CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik
linç girişimi akla onlarca soruyu getiriyor. Buna karşılık
Erdoğan’ın 24 saati aşan suskunluğu, Bahçeli’nin
susmazlığı, böylesi olayları önlemekten sorumlu İçişleri Bakanı’nın
aymazlığı soru işaretlerini daha da çengelli hale getiriyor.
Çubuk saldırısı bir provokasyon ise vahim...
Provokasyon değil de, Cumhur İttifakı’nın aylardır bileyip
geliştirdiği nefret dili sonrası halkın kendiliğinden kalkışması
ise daha vahim...
Her iki durum da iktidar dahil Türkiye için çok vahim.
Ülkeyi, terör örgütü PKK’nin yıllardır her türlü yöntemi deneyip
başaramadığı yere, böylesi olaylar sürükleyebilir.
Linç girişiminin ilk hamlesi sonrası Kılıçdaroğlu bir eve
geçtiğinde linççilerin saatlerce evin önünde kalması şunu akla
getiriyor:
Gözaltına alınması gerekenler, koruma altına mı alındı?
Dışarıda evi yakalım diyecek kadar vahim sesler yükselirken, evin
içinde Emniyet Genel Müdürü çözüm olarak Kemal Bey’e dönüp şunu
öneriyor:
“Size polis şapkası ve montu giydirip çıkaralım!”
Kemal Bey, net bir ifade ile “Hayır, üzerimdeki elbise neyse onunla
dışarı çıkacağım” deyince konu kapanıyor.
Polis üniformasını, bu görevi yapanlar elbette onuruyla ve hakkıyla
taşır, ancak bu önerinin ucunun nereye gittiği aşikâr!
Türkiye’nin bütünlüğü, birliği konusunda en büyük gücümüz halkın
sağduyusu, birlikte yaşama iradesi. O güç bu oyunları da
bozacaktır.
*** Çubuk olayının öncesi ve sonrasındaki iktidar diline baktığımızda aklımız...