Ekrem İmamoğlu ile
Binali Yıldırım arasındaki televizyon tartışması
vurgulanabilecek pek çok eksiğine karşın demokrasi kültürümüz
açısından olumlu bir gelişmeydi.
Program sonrası tarafların kendi adayını başarılı bulması daha da
olumluydu!
En azından bu tür tartışmaların yapılabileceği bir Türkiye’ye geçiş
umudu içeriyor.
Yıllar sonra ilk kez yaşandığı için programın sunucusundan
katılımcısına herkes kendisini olağanüstü bir sınavda hissetti.
Bu tür programlarda yer yer karşılıklı sataşma da gerekir. Yeri
gelir, sadece gerçek rakamı vererek tartışmayı renklendirmek güzel
olur ama burada yoktu. İsmail Küçükkaya da
kendisini sarraf terazisinde söz tartan bir kişi konumunda
hissetti. Bu durumda sözün ağırlığı ile sözün çokluğu birbirine
karıştı.
*** Genel olarak tartışma
programlarında tarafların ne söylediğinden çok, şunlar öne
çıkıyor:
- Karşı tarafa nasıl laf soktu...
- Sözü alıp nasıl da kimseye vermeden en uzun konuştu...
- Gerekli gereksiz demeden her fırsatta araya girerek nasıl söz
kesti...
- Sesini nasıl yükseltti...
Böyle bir ortamda zaman zaman 3-4 kişi birden konuşuyor, kimse
kimseyi dinlemiyor, kimsenin ne dediği anlaşılmıyor. Programı sunan
kişinin o an kulağı, kulağındaki kulaklıklarda oluyor. Yönetmen bu
durumun izlenirliği artırdığını düşünüyorsa, devam...
İmamoğlu-Yıldırım buluşması zaman zaman monoloğa dönüşse de tersi
daha kötü olurdu. Yıldırım arada bir araya girmeyi denedi; alıştığı
programlarda istediği zaman istediği kadar konuştuğu için benzerini
yapmaya girişti.
Ne olursa olsun, konuşabilmek iyidir.
Demokrasi için iyidir; tek adam kültürü ortadan kalkar...
Halkımız için iyidir; siyasete ilgi artar...
Medyamız için iyidir; işlevini daha gerçekçi yerine getirir...
Partiler için iyidir...