Dün öğle saatlerinde Suruç’tan gelen acı haber bayram sonrası
oluşması beklenen gündemi altüst etti.
Ne yazık ki terörün en ciddi sonuçlarından biri bu. Ülke
gündemindeki tüm konuları ikincilleştiriyor.
Suruç’ta ilk belirlemelere göre 28 kişinin yaşamını yitirdiği
intihar saldırısı, çok boyutlu sorgulanması gereken bir
olay.
Suruç, Türkiye-Suriye sınırının sıfır noktasında. Geçen şubat
ayında biz de gitmiş, hemen karşısındaki Kobani’nin dibine kadar
gelmiştik. Kentteki güvenlik önlemleri olağanüstü idi. Kentin
girişinden başlayan güvenlik tedirginliği adeta bir iklim, her
tarafı sarmıştı.
Böyle bir kentte başta Istanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin
farklı illerinden gelen sosyalist gruplara ait gençler basın
toplantısı yapacak ve güvenlik güçleri oralı olmayacak?
Mümkün değil!
Böyle bir saldırı karşısında çok ciddi bir güvenlik ve istihbarat
zaafı olduğu görülüyor.
Zaten sınır şehri olduğu için güvenlik bakımından hassas yerlerden
biri olan Suruç, gerek mülteci akını gerekse Kobani gelişmeleri
nedeniyle ayrıca önemli.
Bu zafiyetin mazereti olamaz.
Tabii zafiyet sözcüğü en hafif anlatım.
***
Ankara’da ise zafiyetten çok öte, kaygı verici bir tablo
var...
Hükümet çevrelerinden yükselen ilk açıklamalar tıpkıbasımdı.
Türkiye’nin bütünlüğüne kimse halel getiremezdi, terör ne kadar
büyük saldırı yaparsa yapsın Türkiye’yi dize getiremezdi.
Açıklamanın büyüğü ise doğal
olarak Erdoğan’dan geldi. AKP
Cumhurbaşkanı,“Kimse Türkiye’nin güneyinde ayrı bir
devlet kuramaz” dedi.
Bir terör saldırısından anında bir devlet üretmek işin bir yanı.
Öteki yanı ise Suriye üzerinden iç politikada üste çıkmanın tipik
fotoğrafı. Daha seçimlerden çok önce şu tür dedikodular ayyuka
çıkmıştı:
Suriye’de Türkiye bağlantılı ciddi gelişmeler yaşanacak ve seçimin
yapılamayacağı bir ortam doğacak!