Türkiye’nin artık bir Suriyeliler gerçeği var. Adeta 82.
vilayetimizden gelmiş insanlar gibi ülkemizin bütün düzenine
yayılmış durumdalar.
Kentlerinden merkezinden varoşuna, çarşısından köprü altlarına
kadar neresine gitseniz onlarla karşılaşıyorsunuz. Esmer tenleriyle
doğu illerimizden gelen yurttaşlar olduğunu
düşünüp “merhaba” dediğimizde ürkerek geri çekiliyorlar.
Biraz zorlayıp diyalog kurmak istediğinizde Suriyeli olduklarını
anlıyorsunuz. Türkçedeki Arapça kökenli harfleri sıraladığınızda
biraz sıcaklaşıyorlar. Gözleriyle sizden bekledikleri her şeyi
hissetirmeye çalışıyorlar. Kimileri biraz girişken çıkmış. Ülkenin
ekonomisinin zaten yarıdan fazlasının kayıt dışı olmasından cesaret
alıp dükkân açmış.
Girip, “hayırlı işler” dediğinizde girişkenliğin
verdiği öğrenme gücüyle, kırık Türkçe ile karşılık veriyorlar.
Dükkânı açmanın öyküsünü pek anlatmak istemiyorlar. Girmişken bir
şey al, der gibi yüzünüze bakıyorlar.
Alışveriş merkezlerinde aheste dolaşan aileleri selamlarken,
merhaba dediğiniz erkek sizi tanımışsa, hal hatırdan hemen sonra
eşini gösterip, “Suriyelidir...Adana’da evlenip buraya
geldim” diyebiliyor. Dilenmeyi iş edinmiş Suriyeliler ise işin
inceliklerini öğrenmişler. Alışveriş merkezlerinin yan çıkışlarında
küçük bir mum yakıp varlıklarını hissetiriyorlar.