Nobel ekonomi ödülü, kızgın yazın ardından
sonbaharın kapıyı çaldığı günlerde, iklim değişiklikleri üzerine
çalışma yapan Amerikalı
ekonomistler William
Nordhaus ve Paul
Romer’e verildi.
Nordhaus ve Romer, kalkınmanın sürdürülebilir
olması için piyasa ekonomisinin doğa ve bilgi ile tanışması
gerektiği düşüncesindeler.
Bizce de ama, piyasa ekonomisini iyi ifade eden
sözlerden biri şu:
Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı
keser!
***
Sonbahar,
diyordum...
Aslında son değil de, sombahar demek daha
uygundur. Doğadaki değişimi, yaşamla ölümün iç içe geçmişliğini en
iyi anlatan mevsimdir sonbahar. Bütün ağaçlarda kopan her sarı
yaprağın daldan ayrıldığı yerde küçük ya da büyük mutlaka bir pütür
vardır. Bu ilkbaharda doğacak yaprağın tomurcuğudur. En çok
kestanede belirgindir. Çevresi yapışkandır, uç kısmı
sivri.
Sonbahar yaprağı daldan ilkbaharın tomurcuğunu
öperek ayrılır.
Yaprakların yeşilden sarıya dönüşümü sarıyla
yeşilin ortasında bir renkle başlar. Bu
renge “sayeş” desem
yeridir.
Ekimin ilk haftasından itibaren hava yaprak
yağışlıdır. Önce yerdeki yapraklarla daldakiler eşitlenir. Sonra
dallar çıplak, yerler yaprak...
Sonrası... Yaprak halısı...
***
Bu yıl böyle başlamadı
sonbahar.
Yapraklar sararıp düşmedi, kararıp
düştü.
Usul usul yeşilden sarıya geçerken oluşan, bir
ressamı
imrendiren “sayeş” rengi
oluşmadı. Hatta pek çok yaprak yeşilden kahverengiye
döndü.
Tavada fazla kalıp yanmış
gibiydiler.
Kestanede, salkımsöğütte, servide, bademde,
hemen bütün yaprakların ucunda gözü tırmalayan bir çürüme var.
Ihlamur yaprakları delik deşik. Dut yaprakları henüz sararmadı ama,
onlarda da bir gariplik var; dut yemiş bülbül gibi
suskunlar.
Akasyalar eskiden gün doğumunda güneşten ödünç
ışık almış gibi parlardı. Hafta içi gün doğumunda uğradım, pek çok
ampulü sönmüş, yarı aydınlık avize
gibiydiler.
Hep sarımsar giden yaprakların bu sonbahar
karamsar gitmesi iklim değişikliğinin kendisini yaprak yaprak
hissettirmesi demek.
Güneş yanığı yaprakları okuyamazsak, doğa
hepimizin canına okuyacak.