İstanbul’un kuzey ormanlarına kıyarak başlayan 3. havalimanı
inşaatında, işçilerin insanlık dışı çalışma koşullarına hayır deme
cesaretini göstermesi başta iktidar çevreleri olmak üzere pek çok
kesimi şaşırttı.
İnsanlar iş bulduklarına şükredip ölüm pahasına çalışmayı kabul
etmek varken neden buna itiraz ediyorlar.
Olacak şey değil!
Bunun ardında ya bir terör örgütü var ya da bir provokasyon
tezgâhlandı!
Hak aramak o kadar yabancı bir kavram ki...
İşte Türkiye’nin geldiği nokta bu.
Hayat pahalı, can ucuz...
*** 3. havalimanında sürekli iş
kazalarının yaşandığı ancak bunun kamuoyundan saklandığı görgü
tanıklarının da ifade ettiği bir gerçek. Buna ilişkin haberler
aklımıza ister istemez 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşanan, 301
madencinin ölümüyle sonuçlanan faciayı getirdi.
Bu iş cinayetinde yaşamını yitirenlerden Ergül
Sidal’ın babası Durmuş Sidal ile cenaze
töreni sonrası Kınık’ta tanışmıştım.
Baba Sidal, oğlunun çalıştığı maden-den emekli oldu. 1983-1996
yılları arasında yeraltında ter döktü. Daha sonra yerüstüne geçti,
emekli oldu. Yerine oğlu işe başladı. Baba Sidal, oğlunun
ölümün-den sonra madene gitti, ocaklardaki duruma baktı. Gözlerine
inanamadı. O anı şöyle anlatıyor:
“Bizim zamanımızda parola şuydu;
‘önce emniyetini al, sonra üretime geç.’
Şimdi iş değişmiş, ne olursa olsun, daha çok üret. İş emniyeti
bizde o kadar önemliydi ki, müfettişler geldiklerinde ilk buna
bakarlardı. 13 yıl yeraltında çalıştım, bir tek ölümlü kaza olmadı.
Soma’da son...