AKP’nin yedinci Milli Eğitim Bakanı Ziya
Selçuk, eğitimdeki on beşinci değişikliği açıkladı.
Selçuk, AKP döneminin ilk altı bakanından farklı olarak eğitim
kökenli olduğu için kamuoyu ona büyük kredi açtı. 10 Temmuz 2018’de
bakanlık koltuğuna oturan Selçuk’un tek başına bir şey yapamayacağı
aşikârdı. Eğer ciddi ve sonuç verici adımlar atmak istiyorsa, bunu
eğitimin bütün bileşenleriyle birlikte yapması uygun olurdu.
Yapmadı...
Açıkladığı son lise modelinden anlıyoruz ki;
Bakanlık içindeki ve çevresindeki bir grupla birlikte, kapalı
kapılar ardında hazırlanan çalışma yeni bir reform olarak
sunuldu.
Buna göre; liselerde ortak ders sayısı azaltılıyor, fizik, kimya,
biyoloji dersleri birleştiriliyor, kariyer dersleri geliyor, 12.
sınıfta tamamen üniversiteye hazırlık öne çıkartılıyor.
Biz de hemen Anadolu diliyle, “Hamama gider kurna beğenmez, düğüne
gider zurna beğenmez” mantığıyla bakmak istemiyoruz, ama her şeyden
önce hazırlanış şekli bize, “Bu da öncekiler gibi” dedirtiyor.
*** Yeni modelin içeriğine bakınca
ise görünen şu:
Örneğin Ankara’da bir kilometre yarıçapındaki alandaki okullarda
dört ayrı Türkiye var. Eğitim olanaklarından öğretmen yelpazesine,
öğrencilerin aile yapısından okulun türüne kadar özellikler
sıralandığında dört sayısı artabilir de...
Öncelikle eğitimde fırsat eşitliğini getirmeden, eğitimcilerin
üzerinde birleştiği bilimsel eğitim zeminini oturtmadan atılım
yapmak olanaksız. Bunu yapmadan getirilecek modeller eski gömleğin
üzerine yenisini giyip, “değişim yaptık” demeye benziyor.
Her yıl en az 10 yeni mesleğin ortaya çıktığı bir dünyada hâlâ
eğitimin temellerini oturtamamış olmak, ülkemizin geleceği
açısından çok acı. Selçuk’un açıklamaları için, “En azından bir
yerden başlandı” denebilir mi, diye bakıyoruz... Bunu söylem...