Bayram süresince İzmir’in kıyılarında ve dağlarındaydım. Tanıdık
tanımadık insanlarla bayram kucaklaşması güzeldi. Biz söze girmeden
onlar bayramlık ağızlarını açtı. O gözlemlerimizi dün
paylaştık.
Bugün başka bir boyut paylaşalım...
Dün sabah beş kilometre uzunluğundaki, arada kayalıklarla kesilen
bir sahilde koşuya çıktım.
Sahile girmeden önce tek başına yürüyen bir
kişi, “Vekilim iyi bayramlar” deyip selamladı.
Erzurum’dan İzmir’e göçmüş. Asgari ücretle geçiniyor. Minibüse
binmiş son durakta inmiş, yürüyor. Çocuğu işsiz, ayaküstü özgeçmiş
özetleyip yardımcı olmamı istedikten sonra sözü şöyle
bağladı:
“Erzurum’da CHP’liydim. Burada CHP’li olmak
kolay...”
Sahilin ilk bölümü halk plajı. İnsan sayısı kum taneleriyle
yarışıyor desek abartmış olmayız. Çocuklar çok mutlu. Piknik
tüpünde çay demlemeye çalışan anneler, plajı hemen evinin mutfağı
gibi benimsemiş. Baba plaj komşusuyla çoktan sohbeti
derinleştirmiş.
***
Halk plajının hemen yanı birkaç katlı geniş bahçeli villalarla
dolu. Park yerindeki araç, hemen yanındaki kızakta duran tekne
villa sahibinin maddi durumunu özetliyor.
Villaları geçince yarı kayalık deniz ve kıyının az gerisinde dar
evler başladı. Plaj yine kalabalıklaştı. Tanıyanlarla ayaküstü
konuşmalarımızı sonraya bırakalım. Denizdeki kayalığın kıyıya vurup
tepeleştiği yerde, bir battaniye, bir tüp üstü çay demliği ile
oturan yaşdaşın içten çay daveti uzun süre gözümün önünden gitmedi.
Gönül zenginliği diye buna denir.
Yolun devamında eski adı Balıkçı Barınağı olan koy var. Yine
Balıkçı Barınağı olarak geçiyor. Birkaç küçük balıkçı teknesi de
dikkatimi çekti. Ancak daha çok dikkatimi çeken lüks yatlar
oldu.
Daha ötede ise sahil kesilmiş. Çok büyük bir otel yapılmış. Yöre
halkı, “Tayyip’in çocukları buraya ortakmış” diyor. Çok büyük
olasılıkla doğru değildir, ama söylentiyi benimsemişler.