Bodrum Akyarlar sahilinde bütün dünyanın kafasına
vuran Aylan bebek çağımızın en büyük
dramını silinmemek üzere belleklere kazıdı. Gazetecilikte en önemli
haberin bir hafta ömrü vardır. Ama bu, o cinsten değil. Zira Aylan
bebek ve Aylan bebekler ölmeye devam ediyor...
29 Nisan 2011’de Hatay’dan kalabalık gruplar haline ülkemize
girmeye başlayan Suriyeliler aslında ilk günden olayın boyutlarını
dünyaya hissettirmeye çalışmışlardı.
Yolda doğumlar...
Kimliksiz insanlar...
Basit bir binek otomobilde 20 kişi sınırımıza
dayananlar...
Bu ve benzeri haberler daha o günlerden başlamıştı. Ama dünya,
insanlık dramını değil Esad’ın sonunu merak
ediyordu. En heyecanlı olanı da bizimkilerdi. Esad’ın ayları değil
haftaları değil günleri kalmıştı. Türkiye istedi mi sabah Suriye
sınırından girer, ikindi namazını Şam’da Emevi Camisi’nde
kılardı.
Ne olursa olsun, zaten sonu gelmiş olan Esad’ın yerine, sözüm ona
demokratik bir rejim gelmeliydi.
Ama süreç öyle işlemedi. Gelinen nokta Yunan adası Kos’a en çok 5
mil uzaklıktaki Bodrum Akyarlar sahiline vuran insanlık oldu.
***
Bütün insanlık dramlarında acı büyüdü mü rakamlar anlamsızlaşır sıradan bir istatistik haline gelir. Örneğin her gün ortalama 100 kişinin ölümü ayla toplanır yılla çarpılır. Acının oranı aynı şekilde büyümez ama iki yaşındaki bir bebeğin babasının ellerinden kayıp minderde yuvarlanması gerekirken ölüme yuvarlanması insanı sarsar.