Yaşayarak gördük ki deprem insanların belleğinde çok şey
bırakıyor. Yönetimlerin, toplumların belleğinde fazla bir şey
bırakmıyor...
Mayıs 1971’de meydana gelen Burdur depreminde 11 yaşında bir
ilkokul öğrencisiydim. Sabah saat 08.30 sıralarında birden çalışan
traktör gürültüsünü andıran bir sesle doldu ortalık. Ve her yer
sallanmaya başladı. İlk, raftaki bakır tabaklar düştü, sonra
sıvalardan ince ince parçalar yere indi.
Kardeşimle birlikte ne olduğunu anlamadan koşarak dışarı çıktık.
Tarladaki annem hangi hızla yetiştiyse biz daha birkaç yüz metre
yürümeden karşımızda belirmişti. Sağ olduğumuzu görünce kardeşimle
beni birbirimize katarcasına sarıldığını anımsıyorum. O günden beri
ne zaman birden çalışan bir traktör gürültüsü duysam aklıma ilk
deprem gelir.
Kardeşim Suat, Burdur depremi üzerine
Karamürsel’de 1999 depremini de yaşadı.
Deprem gerçekten insanların belleğinden hiç gitmiyor. Herhangi
olağan bir gürültü. Akla ilk toprak sarsıntısını getiriyor.
***
17 Ağustos 1999 Marmara depremi, deprem kuşakları içindeki
ülkemizin yaşadığı en büyük doğal felaketlerden biriydi.
Bilim insanları da o dönemde fay hatlarının yerlerini gösteren
haritalardan deprem zamanı tahminine kadar pek çok şeyi
tartıştılar.