Genel görünümü maddeleyerek netleştirmeye çalışalım:
1- İstanbul kararı 15 Eylül’deki 38. olağan kurultaya ilişkin kararın “gerekçesi”. Ankara’daki mahkemeler iktidarın istediği yönde hareket etmekte zorlanmıştı. Duruşma 26 Mayıs’tan 30 Haziran’a, oradan 15 Eylül’e ertelendi. İstanbul’dan seçilen kurultay delegelerinin askıya alınması Ankara kararına delil olarak değerlendirilebilir.
2- İstanbul’a Gürsel Tekin’i tayin eden yapı, genel başkanlığa kimi düşünür? Doğal olarak Kılıçdaroğlu adı öne çıkıyor ama olmayabilir! İktidar için en elverişli hal CHP’nin “dağınık” olacağı durumdur.
3- Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındıktan hemen sonra, tutuklanmasından hemen önce Özgür Özel, aynı anda CHP’ye de kayyum atama operasyonunu gördü, 6 Nisan’daki olağanüstü kurultayla bunu bertaraf etti. Gelinen noktada iktidarın operasyonu zamana yaydığı anlaşılıyor.
***
4- Özel’i yeni bir liderlik sınavı daha bekliyor. 19 Mart’tan sonra Özel’in içinden yeni bir Özel doğdu açıklaması yapılmıştı. Şimdi yeni bir Özel doğmak zorunda. Operasyon sadece CHP’ye değil, demokrasiye. Bu durumda Özel’in önce parti içinde bütünlüğü, sonra da muhalefette bütünlüğü sağlaması gerekir. Birinci şık öncelikli. Belki zor gibi görünüyor ama CHP kadroları kalplerinden çok beyinlerini kullanmalı ve bunu başarmalı.