AKP’nin uzun süre öcü olarak göstermeye
çalıştığı “koalisyon” sözcüğü Türkiye’nin gündemine
yerleşti. Artık sokaktan borsaya kadar hemen her kesim öncelikle
belirsizliğin gitmesini ve yol haritası net bir koalisyon
hükümetinin kurulmasını bekliyor.
Piyasa diliyle söylemek gerekirse genel olarak
koalisyon “satın alındı.”
7 Haziran gecesinden bu yana AKP iktidarının gitmesinden yana
olanların bakışını özetlemek gerekirse tablo şu:
Gelinen nokta iyidir... Bundan sonra ne olacak?
Az önce altını çizdiğimiz gibi ne olacak sorusunun yanıtını çok
uzatmamak gerekecek. Eğer bu zorsa, ne olmayacak sorusunun yanıtını
vermek de ilk adım olabilir.
Siyasi partiler ilk iki günlük yeni duruma alışma sürecinden sonra
kısa vadede atacakları adımları netleştirmeye başladılar.
Hükümetten başlamak gerekirse; AKP, tek başına iktidarı kaybetmenin
şaşkınlığıyla,“biz gidersek kaos gelir, halk bunu nasıl anlamadı”,
“biz yokuz diyelim de görsünler bakalım” gibi dalgalanmalar
yaşadı. Baktı ki bu tutmayacak önceki gün yaptıkları 7.5 saatlik
değerlendirmenin ardından şu çıktı:
Ne yapalım edelim, iktidardan düşmeyelim!
***
AKP’nin yaklaşımı bu ama öteki partilerin AKP’ye yaklaşımı da
şu:
Dokunan yanar!
AKP, yıllardır tırmandırarak sürdürdüğü gerilim politikasının
sonuçlarıyla karşı karşıya.
AKP iktidarı Türkiye siyasetinin bir bakıma “soğuk
savaş” dönemiydi. Bu sadece AKP’nin başta CHP olmak üzere
öteki muhalefet partileriyle giriştiği bir soğuk savaş değildi.
Aynı zamanda AKP’nin devlet kurumlarına karşı da sürdürdüğü bir
savaştı. İcraatını anlatırken bile, kendisinden önceki 90 yılla
karşılaştırıyordu. İktidara gelişi milat, 2002’den önce, 2002’den
sonra...