2011 yılında yapılan genel seçimler öncesinde, toplumun CHP’ye
oy vermeye eğilimli politize kesimlerinde şöyle bir yaklaşım
oluştu:
“Aman MHP barajın altında kalmasın... Kalırsa, AKP anayasayı
değiştirebilecek çoğunluğa sahip olur. CHP’ye oy verecek
aileler aralarında anlaşsınlar, oylarından birini MHP’ye
versin...”
MHP, özgüveni yüksek bir parti olarak elbette böyle bir istem
içinde değildi. Ancak, her koşulda Türkiye ile nefes alıp veren CHP
seçmeni böyle bir sorumluluğu üstlenme gereği duymuştu.
Kaderin cilvesine bakın ki; 2011 seçimlerinin ardından 2015
seçimlerinde de CHP çevrelerinde benzer bir dalgalanma var.
Girişteki cümlelerde yer alan MHP sözcüğünü alıp HDP
koyun!
Yani şu fısıltı var:
“Aman HDP barajın altında kalmasın... Kalırsa, AKP anayasayı
değiştirebilecek,Erdoğan’ın bugünkü hukuksuz
başkanlık dayatmasını meşrulaştıracak bir çoğunluğasahip olur.
CHP oylarının bir kısmı HDP’ye giderse AKP istediği güçte
gelemez...”
***
HDP bir süre kendi içinde tartıştı ve ciddi bir adım attı; genel
seçimlere bağımsız değil parti tabelası altında girme kararı aldı.
Öyle anlaşılıyor ki; barajı aşarsa ayrı, aşmazsa ayrı bir planı
programı var.
HDP’nin bir Türkiye partisi olma hedefini önemsediğimizi yeri
geldikçe vurguluyoruz. Bu bağlamda adaylarını Ankara’da
açıklamaları sembolik de olsa önemli bir adım.
Gelişmelere CHP penceresinden bakılırsa şunu vurgulamak
gerekir:
HDP’nin barajı geçmesi, CHP’nin sorunu değildir.