Onu Çiğli Belediyesi’nin temizlik işleri şantiyesinde tanıdım.
Onlarca işçi arkadaşın arasında iri kıyım duruşu, son derece
kararlı ama masum bakan gözleriyle dikkati çekiyordu. İşçilere
simit, peynir ve umudu ben getirmiştim, çaylar onlardandı. Sohbetin
sonuna doğru alın terinin hakkının soğumadan verilmesinin, örgütlü
mücadelenin yükseltimesi, aydınlık bir Türkiye için herkesin
sorumluk alması üzerine böylesine net ve kestirme sözler söyledi ki
bana yönelttiği soruyu yanıtlamadan önce adını öğrenme gereği
duydum.
“Ben Gürkan Karakaya” dedikten sonra çevresindeki arkadaşlardan
bazıları gülümsedi. Aralarında özel bir iletişim olduğunu fark
ettiğimi fark ettiler. İçlerinden biri konuya açıklık getirdi,
şöyle dedi:
“Biz ona kendi aramızda Mücadele adını taktık. Hep Mücadele diye
sesleniyoruz. Gerçek ismini bilmeyen bile vardır...”
Çiğli’nin temizlik işlerinden sorumlu onlarca işçinin arasında,
kendini yıllardır tanıştığımız yol arkadaşlarımın arasındaymış gibi
hissettim.
Çoğunluğu Muş Vartolu, yıllar önce İzmir’e göçmüş bu insanların
yaşama tutunma mücadelesi ayrıca anlatılmaya değerdi.