“Arkadaşlar Gazete İzmir diye yeni bir gazete yayına başladı. Orada çalışmak isteyen dersten sonra yanıma gelsin.”
Son sınıf öğrencileriyiz. Derste 20-25 kişi kadarız. Ortalarda oturuyorum. Bir ayağımı masanın dışına attım. Ders biter bitmez fırlayacağım. Serde üniversitenin atletizm takımında olmak var. Mehmet Yurdadön’lerin birinci olduğu üniversitelerarası yarışta 10 bin metrede ilk 10’a giriyoruz. Herkesten önce hocaya varırız!
“İyi günler”in ortasında Şadan Hoca’nın önünde bittim. “Hayırdır” deyince duyurusunu anımsattım, gülümsedi! “Tamam” dedi, “Pazartesi haber müdürü Levent Bimen’i gör” Sonra duraladı, “Ama pazartesi 10 Kasım, salı sabah git” dedi.
Saymadım, kaç zaman sonra 11 Kasım salı sabahı geldi. Levent Bimen, birkaç dakikalık konuşmanın ardından, “Çıkar üstünü, geç başla” dedi.
***
O an dün gibi... İşte ilk adımı atmıştım. Büyük bir hayalim
gerçekleşmişti. Bundan sonrası bendeydi. O yıl iki hedef
edinmiştim:
- Üniversiteyi birinci bitirmek.
- Gazetecilikte tutunmak.
1981’de ikisini de gerçekleştirince uyarıda bulundum kendime:
“Ulan Balbay sakın başardım falan demeye kalkma. Bu senin yapabileceklerini artırmalı!”
Gazetecilik kökenli yazar Gabriel Garcia Marquez’in şu sözünü telefon rehberimin başına yazmıştım: