Siyasetin doğasında vardır. Seçimlerde başarılı olmak için
sürdürülen çabanın yanında seçimden sonraki süreç de hep
akıllardadır.
1 Kasım seçimlerine kısa bir süre kala gündem seçim sonuçları kadar
seçim sonrasına da kaydı.
Kamuoyu araştırmalarının gösterdiği şu:
Parlamentoya 4 parti girecek... Tek partinin mutlak iktidarı
görünmüyor... Seçmen eğilimlerinde olağanüstü bir değişiklik
beklenmiyor.
Altını çizelim; bunlar kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan tablo.
Elbette her partinin kendine göre hedefi var.
Özellikle 7 Haziran’dan farklı olarak bu kez halkta ciddi sessizlik
var. Yeniden seçime gidişin faturasını birine kesme yönünde bir
eğilim gösterebilir... Sandığa gitmekte isteksiz davranabilir...
Tıpkı 3 Kasım 2002 seçimlerinde olduğu gibi siyasette yeni bir
şekillenmenin yolunu açabilir.
Bunların hiçbirini olasılık dışı tutmamak gerekiyor. Zira bu
sessizlik çok şey anlatıyor.
***
Yaşamın her alanına olduğu gibi siyasete de uyarlanabecek bir
söz vardır:
İnsanın en zayıf anı kendisine en çok güvendiği andır.
Erdoğan kendisine duyduğu güvenin zirvesinde
haziran seçimlerine gitti. Güven
o kadar yüksekti ki; artık ustalık evresine ulaşmıştı.
Parlamentonun neredeyse üçte ikisine hükmettiği günler çıraklık ve
kalfalık dönemleriydi. Şimdi ustalık dönemine giriyordu. Bu dönemde
sistemi de tümüyle değiştirecek, başkan olacaktı. Bu konuda hiç de
mütevazı değildi. Şöyle kestirme tarafından 400 milletvekili aldı
mı bu iş tamamdı.