Matbaanın din adamları yüzünden Osmanlı'ya geç geldiği, Zenbilli
Ali Efendi'nin halka tepeden baktığı için zembilini sarkıtarak
fetva dilekçelerini topladığı, Osmanlı alimlerinin üçgenin iç
açılarının toplamının kaç derece olduğunu bilmedikleri gibi yığınla
efsane elini kolunu sallayarak geziyor aramızda. İşin garibi,
çürütmekle de dağılıp gitmiyorlar, çünkü onları suiistimal
edenlerin ilimle alakaları yok. Ve ilimle alakası bu seviyede
seyreden bir millete “ne versen gidiyor”.
Uyanış başladı çok şükür, sorgulayan bir nesil geliyor ama henüz
yeterli değil. Onlara öncülük edecek beyinlerin enerjisini
dağıtmaması gerek. Zira sorgulamamız gereken yüzlerce belalı
efsane, tabu ve ezber var; dahası, nice 'münevver'in nesiller boyu
uğraşsa poşetlere doldurmaya kadir olamayacağı miktarda 'çöp'
ortalığa saçılmış durumda.
İşte 'Osman Hamdi efsanesi' de aramızda dolaşan belalılardan. Öyle
ki, dini bütün bazı kişiler bile onu neredeyse evliya katına
çıkaracak komikliklere tevessül ediyor, Batılılardan aferin almak
için yaptığı özenti resimlerine kılıflar bulmak için seferber
oluyorlar.
Hem de dinle diyanetle en ufak bir alakası olmadığı, hatta ateist
olduğu halde! Bana inanmayan, Edhem Eldem'in Osman Hamdi Bey
Sözlüğü'ndeki “Din” maddesinde yazdıklarına baksın ve utansın
(Kültür Bakanlığı: 2010, s. 173-176).
Hem de iki karısını da Fransızlardan seçtiği ve evinde Fransızca
konuşmayı tercih ettiği halde!