12 Mart 1971 darbesi hemen bütün darbelerin arkasında bir gölge
gibi gezinen Orhan Kabibay'a göre, bir “yörünge düzeltme
hareketi”dir. Yörüngesinden çıkmakta olan Türkiye'nin yeni bir
yörüngeye oturtulması hareketi.
Bir başka darbeci, Org. Çevik Bir ise 28 Şubat'la “demokrasiye
balans ayarı” yaptık demişti ve işin garibi, bu ayar Sincan
caddelerinde yürütülen tanklarla yapılmıştı.
Oysa 15 Temmuz'da millet Türkiye'yi yeni bir yörüngeye oturttu, bu
defa FETÖ darbecilerine ve aslında bütün darbe heveslilerine müthiş
bir “balans ayarı” yaptı ve “Ben artık buradayım” dedi.
Ayrıca bu milletin kahraman evlatlarından teşekkül eden Emniyet
güçlerimizin halkla o benzersiz buluşması olmasaydı Türkiye
sokakları Mısır'dakine dönebilirdi, an meselesiydi.
Yine bu aziz milletin Peygamber Ocağı diye bağrına bastığı askeriye
içinde Özel Harekât Kuvvetlerinin başına geçmek üzereyken
Tuğgeneral Semih Terzi'yi alnından vurarak vahim bir tehlikeyi
bertaraf eden Astsubay Ömer Halisdemir gibi kahramanlar asla
unutulmayacaktır.
Taksim ve Kısıklı'daki demokrasi nöbetlerinde ve Boğaz
Köprüsü'ndeki büyük yürüyüşte şu kanaat demirleşti zihnimde: İyi ki
yıllar yılı darbe karşıtlığı teması işlendi ve böylece millette bir
darbe tehlikesi bilincinin oluşması sağlandı. Şimdi artık darbe
denilince ortak hafızada Sultan Abdülaziz, Sultan 2. Abdülhamid,
Adnan Menderes, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan peş peşe
sıralanıyor.