Başbakan Binali Yıldırım, Başbakanlık başta olmak üzere devlet kurumlarında "bir nevi kriz merkezleri" kurulmasını istedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla olduğunu da
vurguladı…
Kriz var ki, merkezi kurulacak; ya da kriz merkezi kurulduğuna göre
demek ki “bir nevi kriz” var.
Bu kriz merkezleri 15 Temmuz kanlı darbe girişimi soruşturması ve
ona bağlı “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturmalarında
haksızlığa uğradığına inananların şikâyetlerini kabul edecek,
“yanlışlar düzeltilecek” Başbakanın deyişiyle.
Bu hamle tam da hem içeride hem dışarıda darbe ve FETÖ
soruşturmalarında kantarın topuzunun kaçtığı, bir tür cadı avına
dönüşmekte olduğu suçlamalarının yapıldığı sırada geldi. Pek
yankılanmadı ama, geçen hafta hükümet Strasbourg’ta Avrupa
Parlamentosu ve Avrupa Konseyi’ne soruşturmaların Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarına uygun yürütülmekte olduğuna dair
güvence verdi.
Hükümetin bu hamlesi aynı zamanda da soruşturmaların sadece
darbe-Gülen değil, mesela solcu muhaliflerin de devlet
kurumlarından tasfiyesi fırsatı olarak da istismar edildiği
suçlamaları yapılırken geldi.
Hatta geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi, medyanın önüne geleni
Fethullahçı diye suçlamasından yakındı; tabii bu eğilimin daha çok
hükümet yanlısı medya ve sosyal medya kullanıcılarında bulunduğunu
en iyi o biliyordu.
Bu arada, Ankara kulislerinde konuşulana göre, Erdoğan’ı bu
açıklamaya sevk eden, bardağı taşıran damla, ya da damlalardan
birisi şu olmuş.
Hacettepe Üniversitesinden bir tıp profesörü Gülenci suçlamasıyla
uzaklaştırılmış, ama bunun onunla şahsi anlaşmazlığı olan iki
kişinin iftirası olduğu anlaşılmış.
“İftira” tam olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün CHP
milletvekillerinin Pennsylvania’da Gülen’i ziyaret ettiğine dair
Sabah gazetesindeki bir yazıya tepki olarak kullandığı kelime.
İddiaya göre Gürsel Tekin, Erdoğan Toprak Umut Oran ve Sabahat
Akkiraz, anlaşılan 2015 seçimlerinden önce (Tekin dışındakiler 2015
seçimlerinde Meclis’te yer alamadı) Gülen ile görüştükten sonra
vedalaşırken görülmüşlerdi.
Kılıçdaroğlu yalnızca “iftira” demekle, yalanlamakla kalmadı, aynı
zamanda suç duyurusunda bulunacakları ve dava açacaklarını da
söyledi. Ve bir de iddia da bulundu: Bu tür yazılarla CHP de bu
işlerin içinde gösterilmek isteniyor, adeta ona zemin
hazırlanıyordu, vahimdi.
Tabii bu da işin bir başka boyutu, yani hep o kurunun yanında yaşı
da yakmaya çalışarak kanlı bir dava girişimi gibi Türk siyasi
tarihinin en vahim olaylarından birisini dahi sulandırma girişimi
yani…