Kimi siyasetçi neden mi düşmansız yapamaz? Neden mi bulamazsa
yaratır?
Çünkü düşman buldukça, kavga çıktıkça daha iyi sonuç alır,
özellikle siyasetin sağ kanadında tecrübeyle sabittir.
En son örneğini Hollanda’da gördük.
Başbakan Mark Rutte, Türkiye ile kavgayı göçmen ve Müslüman
karşıtlığı ile yükseltmekte olan daha sağdaki rakibi Geert
Wilders’in önünü kesmekte kullandı.
Başbakan Binali Yıldırım dün, 16 Mart’ta bunu başka kavramlarla
ifade etti; Türkiye sayesinde Hollanda’da ırkçı yükselişin şimdilik
durdurulduğunu söyledi.
Böylece 15 Mart seçimlerinde kendi oy kaybı anketçilerin öngördüğü
kadar fazla olmadı, yine koalisyon başbakanı olarak devam edecek.
Wilder ise anketçilerin tahminleri tersine beklendiği oy
patlamasını sağlayamadı; gerçi aynı sandalyeyi koruyup, sosyal
demokratların oy kaybı nedeniyle ikinci sıraya yerleşti ama
aradığını bulamadı.
Rutte’nin yaptığı önüne çıkan son dakika fırsatını istismar
etmekti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hollanda’ya bakan
sıfatıyla gelip 16 Nisan referandumunda “Evet” için Türk toplumuna
propaganda konuşması yapmak istemesiydi kendisinin en az Wilders
kadar milliyetçi olduğunu kanıtlamak için arayıp bulamadığı
fırsat.