Belki de bugünün sorusu 'Boris Johnson'la mı, değil mi?' olmalıydı.
Theresa May, belki de İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB)
ayrılması, yani Brexit fikrinin öncülerinden Johnson’u dışişleri
bakanlığına getirerek, kendi yol açtığı kargaşayı kendisine
temizletme ve böylece siyasetteki rakibini de saf dışı bırakmayı
düşündü.
Ancak bu seçimiyle daha ilk andan itibaren sadece Johnson değil,
bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğu sayılan
Birleşik Krallık’ın yeni başbakanı olarak kendi tercihi de dünya
çapında alaya alınıyor.
Benim merak ettiğim konu şu: Eğer öyle bir karşılaşma olursa
Johnson o berbat şiiri sırf kendi meşrebince alaya aldığını
düşünerek ithaf ettiği Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yüzüne nasıl
bakacak?
Gelelim Türkiye’nin geleceğini, dünya siyasetinin eğlencesi olacağa
benzeyen Boris Johnson’dan çok daha fazla ilgilendiren soruya.
Suriye’de barış Esad’lı mı olacak, Esad’sız mı?
Belki de şöyle sormak lazım: Esad’la mı mümkün, Esad’sız mı?
Başbakan Binali Yıldırım 13 Temmuz’da AK Parti İl Başkanları
toplantısında Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesi ihtiyacı
üzerinden 24 saat geçmeden BBC’ye ‘Esad değişmeden olmaz’ dedi.
Bu bir çelişki mi? Ya da mesela Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın
yavaş yavaş, adım adım gidilmesi yönünde yaptığı bir telkin sonucu
mu?
Şöyle diyelim: Kelime değeri olarak alırsanız, Suriye ile iyi
ilişkiler geliştirelim demekle Suriye devlet başkanı gitmeden olmaz
demek hem çelişiyor, hem de çelişmiyor.