Sadece İngiltere değil, bütün dünya 6 Temmuz'da açıklanan bir raporla çalkalanıyor.
Irak Soruşturma Raporu, ya da soruşturma heyetinin başkanı Sir
John Chilcot’a atfedilerek Chilcot Raporu, 19 Mart 2003’te ABD
öncülüğünde başlatılan Irak’ı işgal harekatı ve sonrasında
İngiltere’nin rolünü ortaya döktü.
Sonuçlarını şöyle özetlemek mümkün:
1- Eski Irak lideri Saddam Hüseyin, İngiltere’ye (Birleşik Krallık)
çıkalarına acil bir tehdit oluşturmamaktaydı,
2- Saddam’ın elinde Kitle İmha Silahları (KİS) bulunduğuna dair
istihbarat, olmadığı kadar kesinmiş gibi sunulmuştu,
3- Savaşın barışçıl seçenekleri tamamen tüketilmemişti,
4- İngiltere, ABD ile birlikte Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik
Konseyi’nin otoritesinin altını oydu,
5- Askeri müdahalenin hukuki zeminini tanımlayan süreç tatmin edici
olmaktan çok uzaktı,
6- Ve nihayet, 2003’te Irak’ın işgali gereksizdi.
Rapor dönemin başbakanı Tony Blair’i yeniden suçlamaların hedefi
yaptı.
O da çıktı, kayıplar için üzgün olduğunu ama bugün olsa yine aynı
kararı vereceğini, yaptığının doğru olduğuna inandığını
söyledi.
Çünkü, dedi Blair, dünya Saddam’dan sonra artık daha güvenli bir
yerdir.
Blair’in savaş ve işgali haklı çıkaran bu sözlerinin neden büyük
bir yalan olduğu konusunu ayrıntılarıyla anlatacağım, ama önce şunu
söylemek zorundayım.
Chilcot’un Irak Soruşturması raporu, çoğulcu demokrasinin nasıl
işlemesi gerektiğine dair başarlı bir örnektir. Çünkü eski başbakan
Gordon Brown tarafından 15 Haziran 2009’da açılmasından itibaren,
soruşturma sonuçlarının kamuoyuna açıklanması değişik hükümetlerce
engellenmek istendi.
Hatta ABD’deki Barack Obama yönetimi, eski başkan George W Bush ile
Blair arasındaki görüşme tutanaklarının açıklanmasının iki ülke
arasındaki stratejik ilişkilere zarar vereceği uyarısını yaptı. Ama
Chilcot, en fazla 15 Mayıs’taki parlamento seçimlerinden sonraya
bırakmaya razı oldu. Sonra da açıkladı, hem de Brexit
referandumundan da sonra.