Bunu çıkıp başkası söylese başı derde girebilirdi, ama Başbakan
Binali Yıldırım söyledi.
Yıldırım 23 Ekim’de bir grup televizyonun ortak yayınladığı basınla
buluşmasındaki sözleri şöyle:
- “Şimdi bugün de aynı şey tekrar ediyor, aynı şey. O gün Balyoz
davası, Ergenekon davasına dönelim, o darbeler vardı, o darbelerin
olduğunu, yapılmak istendiğini biz biliyoruz. Ama bu FETÖ’cüler
orada da yapacağını yaptı, işi sulandırdılar, sulandırdılar,
sulandırdılar gerçek olan yalan oldu.
Bu sözler Başbakanın 15 Temmuz kanlı darbe girişimi hakkında
sürmekte olan soruşturmaların “sulandırılacağına” dair endişeleri
olduğunu gösteriyor.
Denebilir ki, ülkeyi yöneten, üstelik şu anda Olağanüstü Hal
kurallarıyla yöneten başkası değil, kendisinin başında olduğu AK
Parti hükümeti.
Öte yandan endişelerinde haklı. Gerçekten darbe soruşturmalarına
gölge düşüren bazı yanlışlar var.
Bu yanlışlar yalnızca içeride değil, özellikle demokratik dünyada
dikkatlerin darbenin yol açtığı ağır travmadan, darbe sonrası
soruşturmalardaki mağduriyet iddialarına kaymasına zemin
hazırlıyor.
Uzatmadan sıralayalım:
- Toplu tutuklamalar yargı çevrelerinde yeni bir tür “mahalle
baskısına” neden olmuş durumda. Savcılar ve hâkimlerin “makul
şüphe” ilkesi dışında da önlerine gelen çoğu iddiayı, “FETÖcü”
denir kaygısıyla, ya da sırf kendi elinden çıksın düşümncesiyle
onayladığı öne sürülüyor siyasi kuliste. Bu durumun tutuklananların
sayısında gereksiz artışa ve deyim yerindeyse “kurunun yanında
yaşın da yandığı” iddialarına neden olduğu konuşuluyor.
- Demokratik dünyada hükümetin başını en çok ağrıtan konulardan
birisi de tutuklu olan gazetecilerin, yazarların durumu. Zaman
grubu gazete ve dergilerde yazan, televizyon programları yapan
Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç gibi kıdemli gazeteciler bir
yana, darbe ve Gülen medyasıyla ilgisi olmayan, ancak Özgür
Gündem’de yazan romancı Aslı Erdoğan, dil bilimci Necmiye Alpay
gibi solcu bilinen isimler de halen tutuklu bulunuyor. Gazeteci ve
yazar olmak kimseye suç işleme ayrıcalığı vermez elbette, ama suç
kanıtı olmadan tutuklanmaları ifade özgürlüğünü yaralıyor.
- Aynı şekilde, Fethullahçılık kuşkusuyla çıkarılanların yanı sıra,
darbe girişimine karşı çıkmış solcu öğretmenlerin de işten
çıkarılması, darbe girişimine karşı baştan itibaren tavır alan
CHP’nin AK Parti’yi darbe girişimini fırsat bilerek her türlü
muhalif sesi susturmaya çalışmakla suçlamasına yol açtı. CHP ve
MHP’de kurulan şikâyet masaları vatandaştan gelen “mağduriyet”
dilekçeleri kabul etmeye başladı. Bu durum da dikkatlerin darbenin
yol açtığı mağduriyetlerden, soruşturmaların yol açtığı mağduriyet
iddialarına dağılmasına neden oldu.