“Kumran Tomarları”nın, Hristiyanlığın ve Museviliğin bilinen en eski yazılı kaynakları olduğu söylenir. 1946’da Ürdün’de, Kumran köyündeki bir mağarada bulundular ve her iki dinin karanlıklar içindeki bazı dönemleri bunlar sayesinde aydınlandı. Vatikan tomarların bir kısmını saklarken, Yahudiler ellerindekileri yayınladı, İslam dünyası ise tarafsız kaldı.
HERŞEY, Muhammed el Dib adında Tamire kabilesine mensup genç bir
Bedevi’nin 1946 sonbaharında, bir sabah Ölüdeniz’in
kuzeybatısındaki Kumran köyünün etrafında dolaşırken gözüne bir
mağara girişinin çarpması ve oyuğu genişletip içeriye girmesi ile
başladı...
Mağarada bazısı İbranice, bazısı da artık ölü bir dil olan Aramca
ile kâğıt, deri yahut bakır plakalar üzerine kaydedilmiş 600
civarında elyazması buldu...
Bir anda dünyanın gündemine giren elyazmalarına “Kumran Yazıları”,
“Kumran Tomarları” veya “Ölüdeniz Tomarları” dendi. Hristiyanlığın
ve Museviliğin bilinen en eski yazılı kaynakları idiler, ortalama
iki bin yaşındaydılar ve ortaya çıkartılmalarından hemen sonra
dinler tarihi, özellikle de Hristiyanlığın ilk devirleri üzerine
başlayan tartışma bugün de devam ediyor.