Bildiricilerin, yakınmacıların, ağlayıcıların ve “aydın” oldukları söylenenlerin İstanbul’a gelen Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’ı neredeyse “Mesih” konumuna getirmeleri, bana eski asırların tatlı bir hadisesini hatırlattı: Amerika’nın 29 sene boyunca vergi mükellefimiz olmasını...
Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden hafta içinde İstanbul’a geldi ve iki gün boyunca devletin en tepesindekilerin yanısıra bildiricilerle, yakınmacılarla, ağlayıcılarla, “aydın” oldukları iddia edilenlerle ve daha ne kadar muhalif varsa neredeyse hepsi ile görüştü ve dert dinledi. Sömürünün sorumlusu olarak sadece Amerika’yı görüp Washington’a seneler boyunca veryansın etmiş olan zevâtın bile Başkan Yardımcısı’nı “Mesih” konumuna getirdiklerini görünce, Amerika’nın bir zamanlar “haraç ve vergi mükellefimiz” olduğunu hatırlatayım dedim...
Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden geldi, devletin en tepesindekilerle görüştü ve bildirici, yakınmacı muhalif, vesaire kim varsa hepsiyle biraraya gelip dertlerini dinledi...
Biden’ın ziyaretinin beni en fazla eğlendiren tarafı neresi idi,
bilir misiniz? Emperyalizmle mücadele yolunda sömürünün en büyük
sorumlusu olarak Amerika’yı görüp Washington’a seneler boyu
veryansın etmiş ve gençliklerini Amerika’ya demediklerini
bırakmamakla harcamış olan zevâtın bile Başkan Yardımcısı’nın
karşısında ağlaşmaları...
NEFRETİN MÜKEMMEL ÖRNEĞİ
Kamplaşmanın ve nefretin insanı zamanla nerelere kadar götürdüğünün, hayat boyunca savunulan fikirlerin bir anda nasıl terkedilebildiğinin ve yıllarca aleyhinde denmedik söz bırakılmayan bir memleketin ikinci adamından devâ arayacak seviyeye gelinişinin bundan daha mükemmel örneğini bulmak bir hayli zordur...
Joe Biden’ın İstanbul’daki temasları ve huzuruna çıkan ağlayıcılar, bana dünyanın bu en büyük gücü ile iki asırdan fazla bir zaman öncesine dayanan ve başlangıçta hiç de hoş olmayan ilişkimizi hatırlattı: Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşundan 20 sene kadar sonra Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki bir eyaletine yıllık vergi ve haraç vermesini, üstelik bu taahhüdünü yazılı bir anlaşmayla üstlenmesini...
NEREDEYSE 'MESİH' DİYECEKLER
Bu vergi ve haraç hadisesini gerçi bundan birkaç sene önce de yazmıştım ama hem artık pek hatırlanmaz olması ve hem de Amerikan Başkan Yardımcısı’nın iki günden buyana bazı çevrelerde “Mesih” konumuna getirilmesi üzerine tekrar edeyim dedim.
İşte, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir zamanlar vergi ve haraç mükellefimiz olmasının öyküsü:
Kuzey Afrika, 18. yüzyılın sonlarına kadar Türk hâkimiyeti
altındaydı. O devirlerde “Garp Ocakları” denen Kuzey Afrika’daki
topraklarımızda Tunus, Cezayir ve Trablusgarb eyaletleri teşkil
edilmişti. Bâbıâli, gerçi Kuzey Afrika’nın en batısındaki Fas’ı da
kendi toprağı kabul ederdi ama bu kabul sadece kâğıt üzerindeydi,
Fas’ın başında “Halife” unvanını taşıyan sultanlar vardı ve resmî
adı “Magrib” olan Fas, bizden ayrı ve bağımsızdı.