Dün ‘mübarek hocafendi’ denilerek kucaklanan, bugün FETÖ
denilerek terörist ilan edilen grubun en büyük emellerinden biri
“Türkiye’de ulusal uyanışı baltalamak, ulusal cephede yer alan
vatanseverlere darbe üstüne darbe vurmaktı.”
Zaten bunu hiçbir zaman gizlemediler.
Bush yönetimindeki Amerika ile FETÖ’nün hedefi aynıydı. Hem
Türkiye’deki ulusalcı uyanışı baltalamak, hem de Amerika ve Batı
karşıtlığını yok etmekti.
ABD yönetimi, başta Bush olmak üzere, Grossman ve Condelezza Rice
vasıtasıyla direkt olarak talimat verdi:
“Bu ulusalcı yükselişi, bu Amerika ve Batı karşıtlığını
önleyin!”
Dönemin gazetelerine bakarsanız bu konuda yüzlerce haber ve yorum
görürsünüz.
Bu görev Türkiye’deki FETÖ kadrolarına verildi.
Vatikan havarisi Gülen ise bu emri büyük bir sevinçle kabule
etti.
Fetullah Gülen, Amerika ile aynı paralelde düşündüğünü ve
Türkiye’deki ulusalcı kesimin başının ezilmesi gerektiğini şöyle
itiraf ediyordu: “AB sürecinde son günlerde yaşanan kavga ve
tartışmalara bir bakıverin, ölseler bir araya gelmeyecek kimseler
ulusal cephe adı altında suni bir kitlesel dalga oluşturmaya
çalışıyor(...) Ulusal cephe adı altında oluşturulmaya çalışılan
dalganın sınırları belli değil. Hedefi, niyeti ve çağrı yaptığı
hassasiyetler farklı farklıdır. Her açıdan manipülatif bir
organizasyon olduğu belli. Kararlı, sabırlı ve samimi olmalı. Bu
milletin irfanı, vicdanı ve sağduyusu bunları aşabilecek genişlik
ve derinlikte.” (Aktüel Dergisi, Sayı 14).
Fetullah Gülen, ulusalcı cepheden duyduğu rahatsızlığı böyle dile
getiriyor.
Ona göre ulusalcı dalga hedefsiz, kimliksiz.
Ona göre millet, irfanı ile bu dalgayı aşabilecek güçte.
Oysa ulusalcılarla savaşı milletin irfanı değil, devletin içine
sızmış FETÖ’cü eşkıya takımı başlatacaktı.