İslam dininin ana kaynağı Kuran’dır. Bu ana kaynak yerine başka
kaynaklardan beslenenler, akıl ve yorum cenderesine düşenler ve
Kuran’ı en iyi yorumlayan Yüce Nebi’nin izini takip etmeyenler,
özünden uzaklaşmış “sözde” bir İslam’ın mensubu olurlar.
Bu kafa yapısına sahip olanların hiç birinin İslam’ı bir birine
benzemez.
Her birinin İslam adına savundukları din, farklı bir mantık ve
argüman taşır.
Farklı gruplar, farklı cemaatler, farklı meşrepler farklı bir İslam
anlayışının meftunu olurlar.
Kimisi için İslam, başka bir ülkede yaşayan ve farklı mezhepten
olan Müslümanları din adına öldürmektir, kimisi için İslam
“akıldan” ibarettir, kimisi için İslam diğer dinlerle aynı mantığı
taşıyan bir dindir.
Kimisi için şöyledir, kimisi için böyledir.
Ve neticede İslam adına yola çıkanlar bu özünden sapmış din
anlayışı içinde, müritlerine rahatlıkla “papazlarla ittifak
yapmayı” önerebilirler ya da Hıristiyanların da “kurtulan zümre”
olduğunun fetvasını verebilirler.
Kendilerini alim ilan eden bu cühela ehlinin, İslami bilgi zafiyeti
yaşayan vatandaş üzerindeki etkisi ise en şiddetli depremden daha
şiddetlidir.
Neyin doğru olduğunu, hangi bilginin Hak’tan beslendiğini idrak
edemeyen saf Müslümanlar, rüzgârın önündeki yapraklar gibi oradan
oraya savrulurlar, harap olurlar.
Ve aslında Türkiye’nin temel meselesinin ekonomiden, siyasetten,
işsizlikten, terörden daha ziyade, insanımızın dini kimliğinin
oluşmasında yaşanan bu bunalımdır diye düşünüyorum.
Bu satırları kaleme almama sebep olan olay ise bir Müslüman
vatandaşımız olan Perihan G’nin başına gelenler.
Perihan G. şu sıralar Hıristiyan olan kocası Samuel ile boşanmak
için uğraşıyor.
Perihan G’nin hikayesi 7 yıl önce İstanbul'da başlamış. Mahkeme
tutanaklarından öğrendiğimize göre Müslüman Perihan Hanım,
Nijeryalı Samuel Jackson G. ile 7 yıl önce kilisede evlenmiş. Bu
Müslüman-Hıristiyan evliliğinden iki çocukları olmuş.