Gazetemizin yazarlarından Kilisli Ahmet Hamdi Kepekçi Bey’in son
yazısının başlığı bütün olan biteni özetler mahiyette:
“Sizin evinize hiç bomba düştü mü?”
Kepekçi’nin anne ve babası halen Kilis’te yaşıyor. Kilis’in yoğun
bir şekilde roket atışına maruz kalması dolayısıyla apar topar
memleketine gidip hem ailesini hem de arkadaşlarını ziyaret etmek,
moral vermek ister Ahmet Bey. Kilis’e vardığında bir biri ardına
Katyuşa füzeleri düşmeye başlar sokaklara.
Kepekçi o anları şöyle anlatır:
“Bir patlama sesi geliyor… Bu ses IŞİD tarafından Türkiye’ye
yapılan bir saldırı; top çok yakından ateşleniyor. Ardından beş
saniye kadar süren bir ıslık sesi geliyor, gökyüzünü yararak gelen
kanatlı bir bomba bu. O kadar kısa süre içerisinde ancak yere
yatabilirsiniz, bölgeyi terk etmeniz mümkün değil. Ardından
bombanın hedefini bulması ve büyük bir patlama sesi ile infilak
etmesi. Roket mermisinin düştüğü yer haşat oluyor, betonu deliyor,
yerde çukur oluşturuyor, duvarlar yıkılıyor. Bombanın etkisi
bununla kalmıyor, içinden kızarmış, belli bir şekli olmayan
şarapnel parçalarının her birisi bir mermi olarak etrafa saçılıyor.
Kime isabet ederse canını kaybediyor veya yaralanıyor. Peki, bu
kişi kim olacak? Bu kişi ya sizsiniz veya komşunuz, hemşeriniz.
Ardından gelen ses ise acı acı siren sesleri…
Bu ölüm korkusu her an canlı bir gerçek. Kilisliler artık yürürken,
araba kullanırken bile sürekli başları yukarda, gözleri uçan bomba
arıyor. Şayet görebilirse tedbir almaya çalışacak. Bu adeta bir tik
haline gelmiş durumda. Bu anlattıklarımı şöyle izah edeyim. Hamam
deyince hatıra sıcaklık gelir. Ama hamama girerseniz terlersiniz.
İşte bunun gibi, okuyucu bomba dediğimizde ölümü hatırlarken,
Kilisli bombaların altında ölümü yaşıyor.” (Yeni Mesaj gazetesi, 9
Mayıs 2016)
Son cümle, kulaklarımızda mermi gibi uğulduyor.
Türkiye’nin iki noktasında, iki farklı ilimiz, iki farklı örgüt
tarafından “devre dışı” bırakılmış vaziyette.