Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir Cumhurbaşkanı adeta bir
partili gibi çalışıyor, aday listelerini belirliyor, konuşmalar
yapıyor, hükümet için oy istiyor. İktidar partisinin çıkarması
gerektiği vekil sayısını işaret ediyor, muhalefete saldırıyor,
partilerin seçim vaatleriyle alay ediyor.
Bağırıyor, çağırıyor, saldırıyor, hedef gösteriyor.
Böylesine garip bir seçim süreci içindeyiz.
Son olarak BTP’nin 5000 TL’lik asgari ücret vaadini diline
dolayarak, “Herkes vaatlerde bulunuyor. Partilerin kimi 1500, kimi
1600 lira asgari ücret vereceğim diyor. Ben olsam 5000 TL diyene oy
veririm” diyor.
“Asgari ücreti artırmak zulümdür” diyen bir Maliye Bakanı’nın
olduğu bir ülkede, hükümetin hamisi olan Cumhurbaşkanının böyle
konuşması normal.
Ama normal olmayan şey Erdoğan’ın önüne “Haydar Hoca asgari ücreti
5 bin lira yapacağım diyor” diye rapor koyanların Haydar Hoca’nın
kaynak paketinin ayrıntılarını o rapora eklememesidir.
Doğrudur, AKP de, CHP de, MHP de bu paraları asla veremez. Çünkü
ellerinde bunu verecek ne plan, ne program, ne de bütçe var. Dün
iktidarı paylaşan CHP-MHP ikilisi de Kemal Derviş’in ekonomi
programını uyguladı bugün hükümette olan AKP de aynı programı
uyguluyor.
Zaten bunu Kemal Derviş de itiraf etmiş durumda.
“Aynı modelin partilerine göre” işçiye de memura da emekliye de
insan gibi yaşayabilecekleri bir ücret vermek “zulümdür.”