Ergenekon Davasında bozma kararı veren Yargıtay, bu kararının
gerekçesini de çok geniş bir şekilde açıkladı. Binlerce insanın
hayatını mahveden Silivri Zindanları sürecinde darbeye teşebbüsle
suçlanan yüzlerce kişi hapis yattı. Türk ordusunun yönetim kadrosu,
iftiraya uğrayan komutanlarının haklarını savunmak yerine, bir
tekme de kendisi vurdu.
Medya ise çılgın bir histeri krizine tutulmuşçasına daha çok
insanın hapse atılması, daha çok insanın eziyet görmesi hatta daha
çok insanın zindanlarda ölmesi için alçakça yayınlar yaptılar.
Siyasetçiler ise bu davanın savcısı oldular, alkışlayıcısı oldular,
destekçisi oldular. “Vurabildiğiniz kadar vurun” dediler.
“Ezebildiğiniz kadar ezin” dediler.
Hatta Bülent Arınç’ın çok güzel ifade ettiği gibi Ergenekon
davaları devam ederken “Bu bir doğum sancısıdır, Türkiye
bağırsaklarını temizliyor” dediler.
Aynı Bülent Arınç, şimdi hiç yüzü kızarmadan Yargıtay’ın bozma
kararının çok yerinde olduğunu söylüyor.
Hiç utanmadan, hiç sıkılmadan, hiç yüzü kızarmadan.
Devletin en güçlü makamlarında otururken, Anayasanın 106.
Maddesi’nde geçen “Görülmekte olan davayı etkilemek amacıyla hiç
bir beyanat verilemeyeceği, mahkemelere talimat verilemeyeceği”
açık hükmünü defalarca ihlal eden, hem de “bağırsak düzeyinde!”
ihlal eden zihniyet sahiplerinin, bugün hiçbir şey olmamış gibi
“Yargıtay çok iyi bir karar vermiş” demesi ne büyük bir
utançtır.
Ergenekon ve Balyoz Davaları sürecinde en büyük darbeyi Türk ordusu
almıştır.
Hem de öyle bir darbe almıştır ki, bugün hem Güneydoğuda ağır
kayıplar vermesinin hem Ortadoğu’da çok büyük itibar kaybına
uğramasının sebebini bu davalar sonucu ortaya çıkan ağır moral
kaybına bağlamak lazımdır.