Son aylarda Suriye’de, Türkiye destekli çetelerin bilhassa
Cisr-e Şuğur ve Idlib’i ele geçirmesi sonrasında Rusya’nın tavrını
merakla bekliyordum. Beklediğim tavır biraz gecikmeli de olsa
nihayet geldi. Son günlerde Türkiye’nin Suriye’ye bir askeri
operasyon yapacağı tartışmaları gündeme gelince çok ani olarak
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim Moskova’ya gitti ve Rusya
Devlet Başkanı Putin ile görüştü.
Putin’in Muallim’e mesajı açıktı:
“Suriye’nin ve Esad’ın arkasındayız!”
TSK’dan olası askeri operasyon ihtimaline karşı ileri sürülen
“Rusya ve İran faktörünü ihmal etmeyin” gerekçesinin ne kadar haklı
olduğu ortaya çıktı. Kasımpaşa diplomasisi ve stratejik derinlik
izinde giden hayalperest fetihçiler daha şimdiden Rusya duvarına
çarptı.
Erdoğan, bütün haşmetiyle orduyu savaş sokmak için çırpınırken bu
gidişle arkasında “son kurşunuma kadar Saray’ı korumak için mermi
sıkmaya hazırım” diyen ‘jöleli’yi bile bulamayabilir.
O da “Ben, jölemin son damlasına kadar sıkarım demek istemiştim”
diye çark ederse şaşmayın.
Demem o ki Emevi Camii’nde namaz kılma hayali ile yola çıkanlar
şimdi “sınırımızda bir devlet kuruluşuna izin vermeyiz” çizgisine
döndüler.
Müteahhitleri idare etme ile devlet idare etmeyi aynı zanneden
zihniyet, ortada ne köklü bir devlet geleneği ne de o geleneğin
ortaya koyacağı stratejik çözüm ruhu bıraktı.
“Devletin menfaatleri ve kurtuluşu” yerine ‘tek kişinin kurtuluşu
ve refahı’ çizgisi hala başımızda felaket bulutu olarak
dönüyor.