BÜTÜN hikâye aslında yayın politikalarını beğenmedikleri gazete temsilcilerini uçağa almadıklarında başladı.
İşte o zaman gazetecileri 'Benden/Senden' diye böldüler.
Sonrasında suçlamalar başladı...
"Bunlar suç makinesi. Bunlara dava açsak cezalara boğulurlar"
dediler...
"Bizim dedelerimiz dün Çanakkale'de süngüyle topla mücadele ederken
bugün bizler basınla mücadele ediyoruz" dediler...
"Zehri atıyor, virüsü salıyorlar" dediler.
"Ajan bunlar, casusluk faaliyeti yapıyorlar. Haberi yapan bunun
bedelini ödeyecek, öyle bırakmam onu" dediler.
"Bunlarda kök yok, köksüz bunlar. Gazeteci kılıklı militanlar.
Edepsizler" dediler.
"Bundan sonra eylemleriniz cevapsız kalmayacak. Ta ki gazetecilik
yapana kadar" dediler...
"Bunlar dayak yememişler hiç. Bizim hatamız bunlara zamanında dayak
atmamak oldu!" dediler...
"Tırnaklarınızı da dişlerinizi de sökmeyi
biliriz" dediler...
"'Gelin bize saldırın' diyorlar" dediler...
"Hem yalan söyleyen hem terörü öven hem halkı tahrik eden bu
tipleri şikâyet edin, ihmal etmeyin" dediler...
"Bu adamları kovun" dediler...
*
Valileri sorularını beğenmediği gazetecileri gözaltına
aldırdı.
Polisleri küfürler ederek gazeteciyi herkesin gözü önünde
tekmeledi.
Polisleri onları eleştiren gazetecinin evini bastı, bilgisayarına,
telefonuna el koydu; akabinde o gazeteci ofisinde darp edildi.