ÜÇ saat haberlere bakmasak gündemden bihaber dolaştığımız
ülkemizde, 3 hafta izin kullanıp haberlerle arama mesafe koymaya
çalıştım.
Sosyal medyadan televizyona, sıcak haberin olduğu hemen hiçbir
yere dönüp bakmadım. Çünkü olaylarla arasına mesafe koyamayan bir
gazeteci bir noktada mutlaka bir çöküş yaşıyor. Diğerlerinin
dertlerini kendi derdin gibi sahiplenmek mutlaka güç istiyor. Ama
belki de biraz daha fazlasını yani idman gerektiriyor.
Ben biraz yaşım, biraz da geçmişim itibarıyla Türkiye konusunda
idmanlı değilim. “12 Eylül’de de böyleydi ama bu kadar değildi” ya
da “12 Eylül beterdi” diyecek kadar eskiyi tecrübe etmedim.
Okuduklarım, dinlediklerim her ne kadar kafamda bir resim çizse de
yaşamak gibisi yok. Bu nedenle bugünler, benim ilk sert Türkiye
deneyimim.
*
Herkes gibi ben de sağa dönüyorum olmuyor, sola dönüyorum yine
olmuyor. Çaresizlik, umutsuzluk, endişe ve korku içimi
kaplıyor.
3 hafta gündemden uzak kaldım dedimse, öyle şeyler oldu ki,
isteseniz de uzak kalamıyorsunuz bu memlekette. Tam da uzak kalmayı
seçtiğim hafta belki de son ayların en dehşet verici gelişmelerine
sahne oldu. Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonda, mesleğe
gözümü açtığım andan itibaren kimiyle aynı yazı işleri masasına,
kimiyle aynı rakı masasına oturduğum, pek çoğundan hem mesleği hem
hayatı öğrendiğim abilerim, arkadaşlarım gözaltına alındı veya
tutuklandı. ‘Terörist’ sözcüğüyle, ‘teröre yardım’ suçlamalarıyla
anıldılar.