HAMİLE kadınların sokağa çıkmaması gerektiği gibi tavsiyeler veren
hacı hocaların ısrarla sesi olan devlet televizyonunun...
Kadın tekmeleyenleri serbest bırakan yargının...
Kadınların nasıl oturup kalkması, nasıl konuşması, nasıl gülmesi,
nasıl üremesi, ne giymesi, ne yemesi, ne içmesi ‘gerektiği’
konusunda durmadan ve doymadan ahkâm kesen siyasetin...
Halihazırda hasarlı bir toplumu elbirliğiyle getirdiği yer
ortada.
Son 3 aydan 3 olay...
*
Eylülde, Ayşegül Terzi Maslak’ta hemşire olarak çalıştığı hastanede
nöbetini bitirdi; evine gitmek için otobüse bindi.
Arka koltuklarda karşı sırasında oturan bir adam Terzi’nin şort
giymesini bahane ederek ona hakaretler yağdırmaya başladı. Şort
giyen kadınların ölmesi gerektiğini, yaşamaya hakları olmadığını
söyledi. Birkaç dakika sonra yerinden kalktı, Terzi’nin önüne
geldi, tepedeki demirden güç alarak kadının suratına tekme
attı.
Başta adam tutuklanmadı. Kamuoyu kıyameti koparınca tutuklandı. 37
gün tutuklu kaldıktan sonra ise “Fırtına dindi” diye düşünülmüş
olmalı ki, adam tahliye edildi.
*
Geçtiğimiz ay İpek Atcan, metro istasyonundaki bankta oturmuş treni
beklerken adamın biri “Ne oturuyorsun lan öyle bacak bacak
üstüne?!” diye bağırarak onu tekmeledi. Atcan kalakaldı.
Etrafındaki insanların hiçbiri de adama “Ne yapıyorsun?” diye
çıkışmadı. Daha sonra Atcan olayı anlattığı blog yazısında, başına
bir şey geleceğini bile bile, korkarak ama hâlâ korkmuyormuş gibi
yaparak yaşamaya çalıştığından söz etti ve ekledi: “Belki de
birkaçımız yitip gidince aklımız başımıza gelir. Çok geç olmaz
umarım. Belki de zaten artık geçtir de inanmak istemiyoruzdur.”
*
En son 3 gün önce Manisa’da, spor yapmak için evinin yakınındaki
parka giden Ebru Tireli’yi yoldan geçerken gören bir adam
arabasından inip ona yaklaştı, “Bir daha burada yürüyüp spor
yapmayacaksın” dedikten sonra ayakkabısını kadının yüzüne vurmaya
başladı. 4 aylık hamile kadın yere düşüp kafasını kaldırıma çarptı.
Sonradan olayı anlatırken “Üzerimde kapişonlu bir mont vardı.
Montumun her yeri kapalıydı” diye açıklama yaptı.
*
Namusunu kadının oturuşu, kıyafeti, hatta safi var oluşu üzerinden
tanımlayan erkek toplumda yaşamak giderek zorlaşıyor.
Kamu otoritelerinin sorumsuz demeçleri, yerel yönetimlerin kadını
kamusal alandan dışlayan pembe ulaşım ‘çözümleri’ ve yargının erkek
yandaşlığı ateşi körüklüyor.