TÜRKIYE'de en az Ege, Karadeniz ve Akdeniz'de kitap okunuyormuş.
Libonet’in şimdiye kadarki en kapsamlı Okur Profili ve Kitap Satın Alma Davranışları Araştırması’ndan öğrendik.
*
Araştırmaya göre, kitap okuma oranlarında yüzde 34’le Marmara
Bölgesi başı çekerken, onu yüzde 17 ile İç Anadolu, yüzde 15 ile
Güneydoğu Anadolu, yüzde 10 ile Doğu Anadolu izliyor. Son 3’te ise
yüzde 9 ile Karadeniz ve Ege, yüzde 6 ile de Akdeniz
geliyor.
Bu rakamlar çok şaşırtıcı. Zira kıyı kentlerde yaşayan insanların
tarih boyunca, kültürel ve ekonomik anlamda daha ileride, dış
dünyaya daha açık, daha aydın olmasını bekleriz.
Sonuçlar ise tam tersi!
Araştırmayı okuduğumda, bir uzman görüşüne ihtiyaç duyup Can
Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sırma Köksal’a başvurdum.
Sonuçların kendisini de şaşırttığını söyleyip ekledi:
“Bunda daha turistik bir hayatın etkisi olabilir. Belki insanlar
buralarda günübirlik keyiflere ve eğlencelere daha düşkünler. Ya da
belki günlük hayat daha oyalayıcı. İzmir ve Antalya mesela, genç
nüfusun çok yüksek olduğu, üniversiteleri olan şehirler. Ama tuhaf
bir biçimde demek içlerine kapalı, kendi içlerinde
kulaktan
dolma bilgilenmeyle yürüyen bir hayatları var.”
*
Araştırmada beni şaşırtan diğer bir sonuç ise yaşlara göre kitap
okuma oranları. Zira benim emeklilik hayalim, kucağımda bir kediyle
vakitsizlikten okuyamadığım kitaplara gömülmek. Köksal buna güldü
ve “Biliyorsunuz, emeklilikte kitap okuma hayali, tatile gidince
tüm kitapları bitireceğim hayali gibidir. Çok az kitap okuyup
dönersiniz tatilden” dedi.
Araştırmaya göre 18-35 yaş aralığındakilerde kitap okuma oranı
yüzde 61. Köksal gençlikte kitap okuma oranının yüksek olmasını çok
anlaşılır buldu: “Genç insan hayata meraklı insandır. Öğrenmek,
bilmek ister. Gençken insan daha politiktir.”
36-50 yaş aralığındakilerde bu oran yüzde 29. Köksal’a göre bu,
insanların çok yoğun çalıştıkları, koşuşturdukları, çocuk
büyüttükleri bir dönem. Ve bu da anlaşılır.
51-65 yaş aralığındakilerde ise kitap okuma oranı yüzde 10. Bunu da
şöyle açıkladı Köksal: “Bu yaşlarda Türkiye toplumundaki insanlarda
meraksızlık başlıyor, herkes kendi küçük hayatlarına çekiliyor.
Zaten gençlik bittikten ve günlük hayatın koşturmasına katıldıktan
sonra, o ilginin yerini televizyon, diziler doldurmaya başlıyor.
İnsanlar Türkiye’de ruhen çabuk yaşlanıyorlar. Emeklilik koşulları
bir Avrupa gibi değil, sıkıntılı ve zor bir dönem.”
Ama elbette okumak isteyen insan, ekonomik sıkıntı da çekse,
kütüphaneden alır okur. Belki de emeklilik yaşına gelmiş insanlar
çalışma hayatına devam etmeleri gerektiğinden okumuyorlar yine. Ya
da belki dünyanın karanlığından uzaklaşmak istiyorlar. Gençken
dünyayı değiştirebileceklerini düşünerek kitaplara, bilgiye
sarılırken yaş ilerledikçe değiştirmeye zamanlarının ve
enerjilerinin olmadığını düşünüyorlar, kim bilir.