15 Temmuz gecesi 'mahsur kaldığımız' dost evinde, gökte ilk kez martıların çığlıklarını ezen bir gürültü var; F-16'ların çıkardığı patlama sesleri.
İki köprünün de trafiğe kapatıldığı, Ankara’da tankların
caddelere indiği haberleri geliyor.
Henüz 40’larında olanımız, “İnsan hayatına kaç darbe sığar?” diye
isyan ediyor.
Ben kilitleniyorum. “Olamaz. Değildir. Başka bir şeydir” diye
gevelemek dışında cümle kuramıyorum.
Derken birkaç saat içinde tanklar, tüfekler, uçaklar sokakları kan
gölüne çeviriyor.
Biz evin farklı köşelerine dağılmışız; birimiz balkondan F-16’ları
izliyor; bir diğerimiz elinde kumanda zaplayıp duruyor; 8 aylık
bebeğinin yanına dönemeyenimiz ise bir yandan eve gitmenin
yollarını arıyor, bir yandan da “Yazık bu ülkeye” diye
kahroluyor.
Çalıştığı CNN Türk’e gitmeye çalışan eşimi birkaç kez arayıp
ulaşamazken televizyonda askerlerin kanala baskınını izleyip
dehşete kapılıyorum.
Sonunda 10 saniyeliğine de olsa konuşabiliyorum. “İyiyim. Ama
gelirken benzinlikte saldırıya uğruyordum” diyor; çok anlamasam da
o anda sesini duyup rahatlıyorum.
Sonra olayın detayını öğreniyorum: Bağcılar’da benzin alırken
istasyona iki minibüs dalıyor. İçlerinden bir grup iniyor ve “Kim
benzin alıyor lan!” diye bağırarak sopalarla arabalara vurmaya
başlıyorlar. O sırada eşim pompayı arabadan çekip kaçıyor. Hızlı
davranmasa, olabilecekleri düşünüp dehşete kapılıyorum.
Tam o sırada Hürriyet’in foto muhabiri Selçuk Şamiloğlu’nun
dağılmış yüzünün fotoğrafları geliyor. Sonradan öğreniyoruz ki
köprünün üzerindeki vandallar Selçuk’u darp ediyorlar, “Bunu
köprüden atalım, kurtulalım” diyenler oluyor; öyle bir şiddet ayini
ki bu, polis bile Selçuk’u ellerinden
çekip alamıyor.
O gece de, ertesi gün de bitmek bilmiyor.
Köprünün üzerinde tank, sivil bir motosikletliyi havaya
uçuruyor...
“Bu nasıl olabilir? 12 Eylül’de bile bunu yapmadılar” derken TBMM
bombalanıyor!
Bir grup vahşinin köprünün ortasında boğazını kestikleri söylenen
askerin kanlar içindeki görüntüleri sosyal medyaya düşüyor.
Ardından videolar geliyor; “4 tanesini öldürdük, sonuncu kaldı.
Vurayım içim rahatlasın” diyor vandallardan biri.
Polis sorgularının videoları paylaşılıyor. “Soysuz, köpek,
vatansız, köpek” mesajlarıyla millet meydanlara çağrılıyor.
Sabah saatlerinde arkadaşımdan gelen mesaj kaosun boyutunu
gösteriyor: “Yardımcımızın çocuğunun arkadaşı öldü. Anadolu
yakasında bir grup otobüsü durdurmuş; ‘Hepiniz inin, biz sivil
polisiz’ demiş. Herkes inmiş; bu çocuk ‘Ne bilelim sizin sivil
polis olduğunuzu’ diye itiraz ederken, biri ‘Şimdi anlarsın’
diyerek sopayı çocuğun beline indirmiş. Çocuğun kaburgaları kırılıp
ciğerine battığı için sabaha karşı öldü.”