FOTOĞRAF makinesinin icadından evvel insanlar bugüne kıyasla çok daha fazla çizim yaparlarmış.
Bu bir ihtiyaç o vakitler. İnsanlar gördüklerini kaydetmek için çiziyorlar.
19’uncu yüzyılın ortalarında fotoğraf çizimi öldürüyor. Çizmek
işi sanatçılara kalıyor.
İngiliz sanat eleştirmeni John Ruskin dört yıl sürdürdüğü
kampanyayla insanları yeniden çizime yönlendirmek için çalışıyor.
Bununla ilgili kitaplar yazıyor, konuşmalar yapıyor. Diyor ki: “Bir
suaygırı nasıl suaygırı olarak doğuyorsa, bir insan da sanatçı
olarak doğar.”
Ruskin çizme eyleminin sadece yeteneklilerin harcı olmadığını
anlatmaya çalışıyor. Ona göre, insanlar etraflarına boş boş bakmak
yerine baktıkları şeyi gerçekten görmek için çizmeli... Çünkü
baktıklarımızı elimizle yeniden yaratırken artık onu gözlemlemekten
çıkıyor ve her detayını anlamaya başlıyoruz.
Çocukların etraflarında olup biteni ve düşüncelerini epeyce çizerek
ifade ettiklerini aklımda tutarak, Cizreli bir çocuğun yaptığı
resme bakıyorum. Resimdeki ağacın upuzun gövdesi ile atın uzun
bacaklarından, çocuğun 10 yaşından büyük olmadığını tahmin
ediyorum.
Çocuklar masaları, ağaçları, hayvanları daha ‘uzun boylu’
resmederler. Dünya biz yetişkinlerin gözünden daha yere yakın
görünürken, çocukların dünyası daha göğe yakındır.
Resmin köşesinde kocaman bir ağaç var. Ağacın dibinde mantarlar ve
çiçekler...
Gülümseyen, kırmızı elbiseli bir kız çocuğu çiçek topluyor.
Kızın yanında bir çalı, onun yanında da tek boynuzlu at var. Atın
boynuzu ikiye ayrılmış ve içinden renkler fışkırıyor. O renkler en
tepede bir çiçeğe dönüşüyor. Tekboynuz, saf ve masum olduğuna,
öldürmenin lanet getireceğine inanılan efsanevi bir hayvan. Bizim
toprakların mitolojisinde de gücü ve toprağı simgeliyor.
Resmin üst tarafına dağların ardında doğan dev bir gökkuşağı,
sımsıcak bir güneş, kelebekler ve kuşlar çizmiş çocuk.
Tankların ve yıkıntının ortasında, bu çocuğun gördüğünü, gerçekleri
çizmediği ortada. O, hayallerini çizmiş.
Karanlık dünyayla çok erken yaşta tanışmış bu çocuk belki de sadece
birkaç kez görebildiği o baharı, soğuk ve lanet bir kışın
başlangıcında hafızasını taze tutmak için çiziyor. O çizimle
derdini anlatmaya çalışıyor. “Benim yaşamak istediğim dünya bu.
Kuşlar, ağaçlar, çiçekler arasında, batmayan bir güneşin altında
kırmızı elbisemle mutlu bir çocuk olmak istiyorum” diyor.
Tekboynuzu o resme oturtarak, “Öldürmeyin, laneti üzerinizde olur”
demek istiyor.
Kim bilir...