Ben şu “Nasıl olsa istediğim anda oraya gidebilirim” diyerek yakınındaki güzellikleri ıskalayan insanlardanım. Hep daha uzakların hayali peşinde, 17 yıl İstanbul’da yaşayıp arabayla 2.5 saat mesafedeki Edirne’ye merak duyup gitmemekten söz ediyorum mesela.
Geçtiğimiz günlerde Hürriyet’in Edirne’yi Keşfet gezisine
katıldığımda bu tarih ve kültür kentine ilk kez uğradığım için
utandım.
Kentte etkileyici pek çok tarihi yapı var. Ama ben galiba temsil
ettiklerinden dolayı en çok Darüşşifa’dan etkilendim.
Edirne’nin Osmanlı devletinin payitahtı olmasından sonra inşa
edilen ve yıllarca tıp öğrencisi yetiştiren II. Bayezid
Külliyesi’nin bir bölümünde, 600 yıl önce çok yönlü bir hastane
kurmuş insanlar.
İdari ve tıbbi personeli olan, tüm personelde aranan mesleki
beceriler ve ahlaki özellikler ile aldıkları ücretlerin, mutfağına
giren tek bir buğday tanesinin bile vakfiyesinde kayıt altına
alındığı bir yapı bu.
Hatta Evliya Çelebi buraya geldiğinde, bir de vakıf duası etmiş.
Demiş ki “Kim ki ihtiyacından bir dirhem dahi fazla alırsa, karun
gibi, firavun gibi laneti üstünde olsun, iki yakası bir araya
gelmesin.”
Hasta odalarının ortadaki avlunun çevresinde yer aldığı, az sayıda
bakıcının tüm hastalara bakabildiği bu hastane modeli Batı’ya ancak
400 yıl sonra, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında yayılmış.
Bu Darüşşifa’da kadın hekimler de çalışmış.
Onlardan biri, Cerrahe Küpeli Saliha Hatun.
Cerrahlığı eşi Deniz bin Gazi’den öğrenen Saliha Hatun, 1620
yılında eşini kaybettikten sonra tek başına cerrahlık yapmış.
Saliha Hatun’a ait 21 “rıza senedi”nin çoğu kasık fıtığı
ameliyatları hakkında.
Rıza senedi, hekim veya cerrah ile hasta arasında yapılan bir
sözleşme. Hasta, tedavisi veya ameliyatı sonunda sakat kalır ya da
ölürse, akrabalarının kan ve diyet davası açmamaları için şahitler
huzurunda bir senet imzalarmış.
Saliha Hatun’un hastalarının tamamı Rumeli’den, İstanbul’un farklı
mahallelerinden, Sakız Adası, Bursa-İnegöl, Trabzon-Talip köyü,
Beyşehri-Tauna köyü, Arapgir kasabası ve Erzurum’dan gelen
erkekler. Saliha Hatun, ameliyatlarının çoğunu 1622-1624 yıllarında
yapmış.
32 kişilik personelin hastalara ücretsiz baktığı Darüşşifa’da
haftanın üç günü de hekim kontrolünde ilaç dağıtılırmış.
Plastik cerrahi bile varmış.