1 Kasım sonrası başkanlık tartışmalarında ön almak isteyenlerin
telaşları mizah konusu. Her gün köşelerinden, haberlerin satır
aralarından, ekranlardan henüz içeriği bile ortaya konulmamış, yani
gerçek anlamda "teklif dahi edilmemiş" bir önerinin niçin
olamayacağını anlatıp duruyorlar.
Kulaklarımızda "olmaz ef'em olmaz"ları yankılanıyor sadece.
Anlaşılan o ki ABD'den, Fransa'ya, oradan Latin Amerika ülkelerine
kadar onlarca ülkede uygulanan modelin her türünü "otoriteryen"
buluyorlar, bu yüzden de kategorik olarak karşı çıkıyorlar.
Yo, konuya dair bilgisi başkanlık eşittir federasyonla sınırlı
olan, siyaset bilimine olduğu kadar Fransa'ya da Fransız MHP'li
vekillerden bahsetmiyorum. Sözünü ettiklerim daha hükümet
şekilleriyle devlet sistemlerini birbirinden ayıramayan, 1920-1923
arası Türkiye'nin parti hükümetiyle yöne- tilirken de üniter
olduğunu bilmeyen CHP yöneticileri de değil. Muhataplarım, Obama'yı
Erdoğan'dan daha "yetkili" sanan, anayasanın şimdiki haliyle
cumhurbaşkanının sınırsız yetkilerini tanımlayan 104. maddesini
okusalar inme inecek ulusalcı amcalar, teyzeler hiç değil. Her gün
onlarca öğrenciye siyaset bilimi dersleri veren, binlerce okura,
seyirciye seslenen köşe yazarları, televizyoncuları anlatıyorum
size.
Erdoğan nefretinden gözü döndüğü halde sisteme kategorik bir itiraz
yapmayı kariyerlerine yediremeyenlerse "halk istemez ki"
kehanetinin arkasına gizleniyor. Aralarından bazıları da, halka ne
zaman sorulduğunu ya da sorduklarını belirtme ihtiyacı duymadan işi
bir adım daha ileri götürüp "halk istemedi ki" diyorlar.