Seçime bir hafta kala kâğıt üzerindeki ittifakların pratikte
nasıl şekillendiği netleşiyor.
"Millet İttifakı"nı oluşturan CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi
kendi adaylarıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girecek. Bu nedenle
ittifakın yansımaları, kendini parlamento aritmetiğinde
hissettirecek.
Ancak asıl mesele yine HDP. Çünkü 24 Haziran sonrası yeni sistemin
işlemesi HDP'nin barajı aşıp aşmamasına bağlı.
İktidarı alamayacağı için "nihilizm uçurumunun" kıyılarında gezen
ve ülkeyi yönetmeye değil yönetilemez kılmaya talip olan muhalefet
durumun farkında.
Ne var ki HDP, bu yıkım hedefi için kullanışlı bir silah olsa da
kullanılmasının bedeli ağır.
Zira sözünü ettiğimiz, eş genel başkanının, TSK'nın teröristlerden
temizlediği "Afrin'i geri almayı" vaat ettiği bir parti. Her ne
sebeple olursa olsun, kendini Türkiyeli bile saymayan bu yapıyla
yakınlaşmaya, aklı başında hiçbir seçmeni ikna etmek kolay
değil.
Bu yüzden CHP, İyi Parti ve Saadet ile HDP arasındaki ittifak
sahada ete kemiğe bürünmüş olsa da açıkça deklare edilmiyor.
Ancak yurtsever CHP seçmenini, milliyetçi hislerle İyi Parti'ye
meyledenleri ve Saadet Partisi'nin kendini milli görüşçü sayan
vatandaşları aptal yerine koyan bu gizli ittifakın getirisinin
götürüsünden çok olacağı aşikâr.
Ak Parti ve MHP'nin oluşturduğu Cumhur İttifakı'na gelince...
Anketlerde önde görünen ittifak, son birkaç yılda varoluş kaygısını
ta içinde hisseden seçmene hitap ediyor.
Çünkü özellikle 15 Temmuz'un ardından siyasi farklılıkları tolere
eden geniş bir konsensüs oluştu.
Ve seçimlerin favorisi Erdoğan'ın bu seçimdeki taktiği de sözünü
ettiğimiz realite üzerine kurulu... Konsolide seçmeni temsil eden
partiler yerine, "merkezdeki seçmenle" ittifak yapmak.
Alanda muazzam bir kalabalığa seslenen Erdoğan'ı dinleyenler arasındaki, eski başbakanlardan Tansu Çiller'in şu sözleri de oluşan atmosferi yansıtması açısından kuşkusuz tarihi öneme sahip:
"Bugün milli bir şuurla buradayım. Ülkemiz ciddi bir kıskaç altında. 24 Haziran'da seçimlere gitmekteyiz. Bu çözümleri kim bize getirecek. Karşımızda ittifakları görüyoruz. Bir kısmının çok parçalı olduğunu görüyoruz. Bunlar saygın partiler olabilir ama bu eşyanın tabiatında uyum sağlama zorunluluğu var. Bu partilerin misyonları hedefleri siyasi kültürleri başka. Bunları çok zor görüyorum."