ABD yüzlerce kilometre öteden gelip Suriye'de cirit atıyor. CIA
ajanları sahada PKK-PYD'li teröristleri yönetiyor.
"Niye buradasınız" diye sorulduğunda cevapları belli:
"ABD'nin ulusal güvenliği için!"
Sınırların yeniden dizayn edildiği bu süreçte Suriye'de pay peşinde
olan Rusya da boş durmuyor elbette. O da Kırım'a giriyor.
Trump'ın "Kırım'ı Ukrayna'ya iade edin" çıkışına Rus Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova'nın cevabı net:
"Kırım Rusya'nın toprağı ve biz topraklarımızı geri vermeyiz."
Süper güçlerin paylaşım masasında meze olan bölge ülkeleri ise
başları önünde kaderlerine razı oluyorlar.
Azıcık kafasını kaldıranın başına neler geldiğini Saddam'ın
Irak'ına ya da Kaddafi'nin Libya'sına bakarak görmek mümkün.
Gelsin işgal, iç savaş, darbe, ekonomik sabotaj...
Kendi kaderini kendi belirleme hakkını kullanan ulusların üstüne
leş kargaları gibi üşüşüyorlar ve halkların etini lime lime
ediyorlar.
Bugün sözünü ettiğim ülkelerde sokağa çıkın ve sorun bakalım,
emperyalistlerin devirmeden önce diktatör ilan ettiği Saddam'ı ya
da Kaddafi'yi mumla aramayan tek bir kişi var mı?
Bize de aynısını yapmak istediler. Obama yönetimi "şak" deyince
İncirlik'i "tak" diye açmayan, güney sınırımızda kurulmaya
çalışılan PKK- PYD devletine "hayhay" demeyen Erdoğan'ı devirme
planını Gezi'de devreye soktular.
FETÖ komplolarına, PKK terörüne, medya manipülasyonuna, ikbal
pervanesi kukla siyasilere rağmen Türkler bölge halkları gibi
zokayı yutmayınca da darbe kartını açtılar.
Çok şükür ellerinde patladı. Dik duran önderleri olmadığı için daha
önce defalarca darbelenen Türk halkı 15 Temmuz'da darbecilere
postallarını yedirdi.