PKK, Diyarbakır Çınar'da polis babalarını öldürmek için,
anneleriyle birlikte uyudukları evlerinin altına bomba koyduğu 2
yaşındaki Ecrin'e, 4'üne henüz basmış İrem'e ve ilkokul öğrencisi
Sadık'a üzüntülerini bildirmiş. Bu üç çocuk 4 gündür toprağın
altındalar. Duyamazlar. Ama lanet olsun ki biz duyuyoruz.
"Üzüntü!" Özür bile değil. Bir deneme yapalım; belki özüntü. Sanki
anneleriyle uyuyacak yaştaki çocuklarımızı öldürmemişler de,
ayağımıza basmışlar ya da çayımızı dökmüşler.
Lojman, okul gibi, daha az zayiat vereceğiniz yükte hafif, pahada
ağır eylemleri yapıp öldürdüğü çocuklarımızın, sivillerin ardından
hâlâ kuyruğu dik tutan bu katillerin ilk "tüh" çekmesi bu değil
elbette.
Hangisini sayayım... Çok geriye gitmeye gerek yok. Mesela:
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde terör örgütü PKK, 30 Ağustos'ta
baraj emniyetini sağlayan güvenlik güçlerine görev dönüşü pusu
kurdu. Yola yerleştirilen el yapımı patlayıcı askeri aracın geçişi
sırasında uzaktan kumandayla patlatıldı. Patlamada Kobra aracı
hasar görürken, bu sırada manava sebze almaya giden 13
yaşındaki Fırat Sımpil hayatını kaybetti... PKK
liderlerinden Murat Karayılan, bir açıklamasında Fırat
Sımpil'in (13) bombalı tuzakla öldürülmesiyle ilgili aileden özür
dileyip, "Bu tamamen kazadır" savunmasını yaptı.
Baba Sabri Sımpil, "İnsanın çocuğu ölse bile bazı şeyleri halen
konuşamıyoruz" diye sözlerine başlıyor. "Şehrin ortasına bomba
koymak insanlık dışıdır" diyen Sımpil, "Bölgede YDG-H diye başıboş
bir yapı var. Adamlar ellerindeki silahlarla istedikleri kişilerin
evlerine girip çıkıyor, kimse korkudan bir şey diyemiyor. Yüzü
maskeli kişilerin kimin adına çalıştığı belli değil. Rastgele
sokakları tarıyorlar. Bizim için bu özür boştur. Şehrin içine
bomba koyacaksın, çocuklar ölecek sonra kuru bir özür dileyeceksin.
Biz bunu kabul etmiyoruz, özür acılarımızı hafifletmedi."
(Milliyet)