Dün İtalya'dan, İspanya'dan, Rusya'dan, Çin'den, İran'dan gelen
meslektaşlarımızla birlikte Kapadokya'daydık.
Bolca sohbet edip hem Türkiye'yi yerinde anlattık, hem de bizimle
ilgili fikirlerini öğrendik.
Sevindirici olan, FETÖ'nün özellikle 15 Temmuz sonrası yurt dışında
yürüttüğü manipülasyondan haberdar olmaları. Bu çetenin nasıl bel
altı çalıştığını, yalanı dolanı huy edindiğini en az bizim kadar
onlar da anlamışlar.
Ama yine de, Kapadokya'nın yabancı turistten geçilmeyen
sokaklarını, yer bulmakta zorlandığımız otelleri, zor zar
girebildiğimiz restoranları gördükçe şaşkınlıklarını
gizleyemiyorlar.
Zira olan bitenin farkında olsalar da Türkiye'nin yurt dışındaki
FETÖ'cü firarilerin anlattığından bu denli farklı olacağını
düşünmemişler...
Örneğin kendilerine, OHAL yürürlükte olmasına karşın, İstanbul'da
başlayan yolculuğumuz boyunca tek bir asker ve polis görmemiş
olmalarını anlatmakta epey zorlandık. Ama sonunda özeti onlar
geçti:
"Sizin OHAL Fransa'dakine hiç benzemiyor!" Espri ise bizden
geldi:
"Zaten burası da Türkiye'ye benzemiyor, Çinliler Türklerden
çok!"
Akşama doğru yazımı yazmak üzere oturduğum otelin terasında bir
yandan dünyalar güzeli Kapadokya'nın huzurunda kaybolurken, bir
yandan da bunları düşünüyordum...
Ancak ajanslara peş peşe düşen haberler bir kova gerçekliği üzerime
boca ediverdi...
Önce Türkiye'nin PKK ve DEAŞ teröründen temizlediği El Bab'dan
geldi haber... Kentteki intihar saldırısında çok sayıda ölü ve
yaralı sivil vardı.
Ardından ateş Avrupa'ya sıçradı...
Almanya'nın Münster kentinde bir minibüs kalabalığın arasına daldı.
Ne yazık ki orada da durum farklı değildi.
Evet, ABD Başkanlık seçimleri öncesi karışan bölgemiz ve dünya
bir kez daha hareketleniyor.
Üstelik bu kez tehdit daha büyük. Zira dünyanın rahat bir soluk
almasına neden olan ABD içindeki iktidar mücadelesi nihayete
erecek.
Çünkü bu süre içerisinde güç toplayıp iddialı bir aktör olan,
dahası ABD'ye karşı fiilen yan yana gelen ülkeler okyanus ötesinin
her gece kâbuslarında...
Baksanıza, Türkiye, Rusya, İran, onları Suriye masasına bile
oturtmuyor...
Acele edecekler!
Zira dünyanın huzuru ABD'yi telaşlandırıyor.
Derdimiz yaşadığımız toprakların huzuruysa, iktidarıyla,
muhalefetiyle altın değerindeki bu günlerin kıymetini bilmek
zorundayız. Bu işin bahanesi, kaçışı yok.