15 Temmuz'un yıldönümü de sanırım 15 Temmuz gibi dünyada bir
ilkti.
Bir yıl önce askeri darbeyi püskürten halk, memleketin 81 ilinde o
geceyi bir daha yaşadı.
Milyonlarca insan "bir daha asla" mesajını, içerideki vesayet
odaklarının ve dışarıdakilerin hafızasına mıh gibi çaktı.
Politik içeriği bir yana, böylesine dev ve kusursuz bir
organizasyonu gerçekleştirmenin kendisi bile takdire şayan bir
başarı.
Çünkü bir siyasinin 25 gün yürüyüp bir kentin meydanında birkaç yüz
bin kişiyi toplamasından bahsetmiyoruz...
Sözünü ettiğimiz, bir kişinin çağrısına anında yanıt veren
milyonların, gecesinde memleketin her noktasında ülkeye yeniden
sahip çıkma tatbikatına soyunması!
Kuşkusuz bu yurtseverlik eserinin mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Sanırım önceki gün de gece başlayıp sabah saat 07.30'da bitirdiği
miting trafiğiyle de siyaset literatüründe yeni bir sayfa açmış ve
rakiplerini kıskandırmıştır.
Türkiye üzerinde yeniden operasyonlara soyunmak isteyen
dışarıdakileri de korkutmuştur...
Peki, iktidar başarır da ülkenin ana muhalefet partisi boş durur
mu?
Bazı vatandaşların Türkiye'nin bu gurur gecesine dahil olmaması da
CHP'nin "başarısı."
Yıllardır, 7 yılda 8 seçim kaybeden ve hâlâ koltuğunda olabilen bir
tek adamın idaresindeki CHP'nin yegâne işi bu: Bölmek!
Bir kişiye karşı yürüttüklerini sandıkları, çoğu zaman meşru
siyasetin sınırlarını aşan mücadelede biriktirdikleri şahsi kini
kitlelere mal etmek...
Sandığın yanı sıra, sokakta da Erdoğan'ın arkasında olan
milyonlarca seçmenin talebini, iradesini örtülemek...
Dün de yine milyonlarca vatandaş yurtseverliğin, birliğin,
dayanışmanın coşkusuyla varoluşuna anlam katarken, onlar "işlerini"
yapıyordu.
Demokratik, laik, bağımsız Cumhuriyet'in taçlandığı bir gecede
Erdoğan'ın perspektifine sahip çıkan milyonlar sokakta değilmiş
gibi, sadece Erdoğan'ı konuşuyorlardı.