Altmışların başında Amerika, dünyanın dört bir yanında özgürlük
ve refahın sembolü olarak parlıyordu. Hollywood'un ışıltısı,
Coca-Cola'nın serinliği ve Marshall Planı'nın cömertliği, ABD'yi
adeta bir pop kültür tanrısı yapmıştı.
Sonra Vietnam Savaşı başladı.
Bataklıkta debelenen bir süper gücün, napalm
bombaları ve masum köylerin
yakılışıyla kendi mitini nasıl yerle bir
ettiğini gördük. 1968 kuşağı, sokaklara döküldü; Paris'ten
Berkeley'e, İstanbul'dan Tokyo'ya
anti-Amerikancılık bir isyan dalgası gibi
yükseldi.
Vietnam, ABD'nin sadece bir savaş kaybettiği yer değildi;
bir imparatorluğun ahlaki çöküşünün
sahnesiydi.
İşte o gün bugündür ABD üstüne koya koya dünyada bir numaralı
nefret öznesi haline...