ABD seçimlerinin bir numaralı gündemi dış politikadır. Çünkü ABD
vatandaşları yeni kıtada yaratılan "vahanın" ancak dışarısı
manipüle edilerek korunabileceğine inandırılmıştır.
Yani Amerikan rüyasının istikrarı, dünyanın "geri kalanının"
istikrasızlığına bağlıdır.
Bu yüzden ABD seçimlerine yaklaşırken Latin Amerika, Uzak Asya ve
mutlaka Ortadoğu gibi siyasi açıdan kırılgan fay hatlarının
üzerindeki ülkelerde ortalık karışır.
Sıcak para hareketleriyle oluşturulan ekonomik krizler, toplumsal
olaylar, terör ya da hiçbir şey kâr etmezse darbeler...
Türkiye, Washington'un Ortadoğu politikalarında kilit bir stratejik
konuma sahip olduğu için, ABD seçimlerinin ceremesini en çok çeken
ülke oldu.
ABD'nin tarih sahnesinde lider olarak belirdiği 2. Dünya
Savaşı'ndan bu yana Türkiye'ye yönelik manipülasyon faaliyetlerinin
zirve yaptığı dönemse kuşkusuz Erdoğan'ın iktidarına denk
geldi.
Son birkaç yılda yaşanan dört koldan terör saldırılarının, Gezi
gibi toplumsal kalkışma denemelerinin, hukuk infazlarının, medya
suikastlarının yoğunlaşması ve nihayet işin darbe girişimine kadar
vardırılması bu tespitin açık kanıtı.
Evet, 15 Temmuz'da ABD'nin Fetullahçı tetikçileri eliyle Türkiye'de
kalkıştığı planı bozduk.
Ama bence derin bir soluk almak için henüz erken. Zira Türkiye ile
ilgili mevcut ABD politikalarının devamı anlamına gelecek Hillary
Clinton'ın başkanlığı henüz kesinleşmedi.
Trump pek çok ankette Clinton'ı geçiyor!
Bu nedenle, önümüzdeki dönem hedefleri arasında, Türkiye'nin Avrupa
ile Asya arasındaki geçiş konumunu talileştirecek, enerji geçiş
güzergâhlarını kontrol altına alacak bir PKK devleti kurulması olan
ABD müesses nizamı panikte.
Başkan değişse de bir oldubittiyle ABD'nin kendini bu planın içinde
bulmasını sağlayabilirler.