Yeni anayasa görüşmelerinin ilk turu bitmek üzere. Maddeler
Meclis'te birer birer kabul ediliyor.
Ardından ikinci tur görüşmelere geçilecek ve nihayetinde değişiklik
paketi halkın önüne gelecek.
Paketin referandumda seçmen tarafından kabul edilmesiyle de yeni
bir dönem başlayacak.
Bu yeni dönemin en belirgin özelliği siyasi istikrarın
kurumsallaşması olacak.
Yeni hükümet modeliyle Türkiye'de koalisyonlar dönemi kapanacak,
siyasi uzlaşı bir tercih olmaktan çıkıp iktidara gelmenin zorunlu
bir aracına dönüşecek.
Bu perspektif, detay siyasi farklılıkların talileşmesini, buna
karşın genel ilkelerin belirleyici olmasını sağlayacak.
Böylece mevcut sistemde fiilen var olan ancak yasal olarak
karşılığı bulunmayan seçim ittifakları gerçek anlamına
kavuşacak.
Fiilen varlığını sürdüren vesayet kurumlarının ve yabancı ülkelerin
siyaset kurumu üzerindeki dengesiz gücü ortadan kalkacak,
operasyonların zemini daralacak.
Siyasetteki bu aklıselimin, kısa ve uzun vadede, sıkça yakınılan
toplumsal kutuplaşma sorununa da olumlu etkileri olacak. Çoğu zaman
temsilcilerinin gerginliğini üzerine alınan çevreler arasında,
yaşananın bir "ölüm kalım savaşı" değil, rutin siyasi süreç olduğu
algısı yerleşecek.
Marjinallikler törpülenecek, siyasetin makul sınırları
genişleyecek.
Türkiye, İtalya gibi kimi Avrupa ülkelerinin koalisyonları
yasaklayarak varmaya çalıştıkları noktaya ulaşınca ekonomi de
öngörülebilirlik sayesinde soluk alacak.
Piyasanın yerli ve yabancı aktörlerinin spekülatif hareketlere
karşı tepkileri realize olacak. Böyle bir atmosferde, ekonominin
motor gücü sıcak para akışları değil uzun vadeli yatırımlar
olacak.
Evet, umarız bu tablo gerçekleşir ve "mış gibi" yapmayı bırakıp
hükümet modelini netleştiren Türkiye bölge ve dünya politikalarına
odaklanabilir.
Böyle bir Türkiye'nin önünü kim kesebilir?