Kamuoyunun gündemini günlerce meşgul eden tartışmalar bir kör
dövüşünden farksız. Bu yüzden de aksi görüşlerde olanların belki de
tartışmayı sonlandıracak soruları güme gidiyor.
Kimileri ise ajitasyon batağından çıkıp nesnel olayım derken
istihbarat gazeteciliğinin dehlizlerinde kayboluyor. Peşinden
sürüklemeyi başardığı üç beş okurun da ya kafasını daha fazla
karıştırıyor ya da gazeteden soğutuyor.
Elbette iyi örnekler de var, ancak onlar da "kemik sesi duymazsak
para yok" anlayışının hakim olduğu medyamızda eriyip gidiyor.
Sabah'ın Perspektif sayfalarında bu eleştirilerimizi boşa çıkartan
bir editoryal bakış var. Örneğin dün İsmail Çağlar, daha çok Can
Dündar'ın AYM tarafından tahliye edilmesini savunanların
görüşlerini hiçbir komplekse kapılmadan tane tane yanıtlamıştı.
Üstelik de inanmayacaksınız ama sorular da dahil 2800 vuruşta! Yani
ideal bir köşe yazısı uzunluğunda.
İşte size Çağlar'ın, onca derdimiz varken ülke gündemini esir alan
Can Dündar ve AYM kararı hakkında netleşmenizi sağlayacak
yazısından bir bölüm. Soruları azıcık değiştirdim.
Bir gazeteci olan Can Dündar neden tutuklandı?
MİT TIR'ları davasında, kendilerine siyasi ve askeri casusluk ve
terör örgütüne yardım suçları isnat edildi.
İyi de aynı haberi daha önce yapanlar neden tutuklanmadı?
MİT TIR'ları 19 Ocak 2014 tarihinde durdurulduğunda birçok medya
organında konuyla ilgili haber yapıldı. Gazeteciler haber kaçırmama
refleksi ile doğal olarak bu konuyu haberleştirdiler. Ancak 20 Ocak
2014 tarihinde davaya bakan mahkeme konunun ulusal güvenliği
ilgilendiren bir mesele olması gerekçesi ile yayın yasağı getirdi.
O tarihten Cumhuriyet gazetesinin konuyu tekrar haber yaptığı 29
Mayıs 2015 tarihine kadar MİT TIR'ları olayının paralel terör
örgütünün bir kumpası olduğu anlaşıldı. Olayın diğer boyutlarının
açığa çıkması ve mahkemenin verdiği yayın yasağı kararından sonra
Can Dündar ve Erdem Gül'ün MİT TIR'ları ile ilgili görüntüleri
yayınlaması habercilik refleksi ile açıklanamazdı. Nitekim mahkeme
de bu yönde görüş bildirdi ve tutuklama kararı verdi.