Melih Altınok Sabah Gazetesi

Bu hâkimler savcılar nasıl çalışsın?

Elbette vatandaşın mahkemelerin her kararını sorgusuz sualsiz kabul etmesi düşünülemez. Eleştiri herkesin hakkıdır. Hatta çoğu zaman faydalıdır da... Mevcut hukukun toplumsal sosyolojiye uyumunu...

17 Haziran 2017 | 1.691 okunma

Elbette vatandaşın mahkemelerin her kararını sorgusuz sualsiz kabul etmesi düşünülemez.
Eleştiri herkesin hakkıdır. Hatta çoğu zaman faydalıdır da... Mevcut hukukun toplumsal sosyolojiye uyumunu yansıttığı için yargıya yardımcı olur.
Ne var ki bu yargının hukuka göre değil halkın tepkilerine göre karar vereceği anlamına gelmez.
Çünkü yargının görevi kamuoyu algısını düzenlemek değil, hukuku işletmektir.
Ancak biz bu eleştiri soslu müdahale işini toplum olarak biraz abarttık sanırım.
Örneğin sosyal medya, FETÖ başta olmak üzere görülen tüm davalarda ve soruşturmalarda verilen bazı kararların temyiz mahkemesine döndü.
Herkes iddianamesini bile görmediği davalarda hoşuna gitmeyen kararı hukuksuz ilan ediliyor.
Bu da kuşkusuz mahkemelerin üzerinde ağır bir manevi yük oluşturuyor.
Kendinizi o savcıların ve hâkimlerin yerine koyun.
Kaçınız tepkileri göze alıp hukuku işletirdi; kaçınız aman başımız ağrımasın diye sınırları zorlardı...
Hadi vatandaşın hukuk sistemine yönelik müdahalesi tolere edilebilir diyelim.
Ancak bu müdahale ve yok hükmünde sayma tavrı siyasetin rutinine dönüşünce sorun büyüyor.
Örneğin son olarak da ülkenin ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, tutuklanıp cezaevine konulan bir milletvekilinin serbest bırakılması için yola koyuldu.
İstanbul'dan Ankara'ya kadar yürüyor...
Üstelik yola çıkarken yaptığı açıklamada beğenmediği kararı veren hukuk adamlarını töhmet altında bırakacak ciddi suçlamalarda bulundu.
Yargı mutlaka bu sözleri sarf ederken dayanağının, elindeki delillerin ne olduğunu Kılıçdaroğlu'na soracaktır.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da "Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları endişe verici. Türk yargısı hiçbir suretle baskı altına alınamaz" diyerek sert tepki verdi.
Ne var ki Kılıçdaroğlu'nun eylemiyle şimdiden söz davada, yarattığı tahribat ortada.
Zira Mehmet Uçum'un altını önemle çizdiği gibi "Hukuk yoluyla demokrasi mücadelesi meşru olsa da hukuk düzeninin ilkelerine karşı yürüyüş gayrimeşrudur."
Bu tartışmada, kimi aklı evvellerin, Gandi'nin ülkesini işgal eden İngilizlere karşı yaptığı tuz yürüyüşünden örnekler vermesi tek kelimeyle felaket.
Unutmasınlar ki, Gandi emperyalist işgalcilerin fiili hukukuna karşı yürüyordu... Kılıçdaroğlu'nun şimdi yaptığı gibi, memleketi Hindistan'ı ayakta tutan direklere karşı değil.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Jet yakıtı meselesi 29 Nisan 2024 | 81 Okunma Bilmem ‘Bizim üniversitelilerde tık yok’ diyenler utanırlar mı? 28 Nisan 2024 | 466 Okunma Geçti o günler cancağızım 27 Nisan 2024 | 510 Okunma Bu konuyu da gündeme getirir misiniz Özgür Bey? 26 Nisan 2024 | 3.240 Okunma Dön baba dönelim... 24 Nisan 2024 | 1.794 Okunma