Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın en müzmin rakiplerinin bile
hakkını verdiği bir gerçek var. O da Erdoğan'ın siyaseten
doğruculuğa ve seçkin azınlığın yaygarasına prim vermeden halkın
sessiz çoğunluğunun frekansını yakalaması.
Bu, bir iddianın ötesinde, Erdoğan'ın girdiği her seçimden zaferle
çıkıp bugün Türkiye'nin tepe makamındaki en meşru siyasi aktör
olarak konumunu muhafaza etmesiyle de doğrulanan somut bir
vaka.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte AK Parti'nin rakipleri
arasında bir rahatlama olduğu herkesin malumu. Ancak parlamento
aritmetiğinden de anlaşılacağı üzere hiçbiri bu fırsatı iyi
değerlendiremedi.
Son günlerde MHP'de bu konuda bir atılım dikkatleri çekiyor. 7
Haziran sonrası ayağına gelen topları anlaşılmaz şekilde taca atan
Bahçeli, adeta o günlerin acısını çıkarıyor. Dış politika söz
konusuysa siyasi farklılıkların talileşmesi gerektiğini, önceliğin
Türkiye'nin ulusal çıkarları olduğunu açıkça ortaya koyuyor.